Osman Aydoğan


Hamlet´ten ve Machbeth´ten arta kalanlar?


William Shakespeare tarafından 1599 ile 1601 yılları arasında yazılan ?´Hamlet´´ karakteri ile 1606 yılında yazılan ?´Machbeth´´ karakterleri arasında büyük farklar vardır. Shakespeare´in bu oyun karakterlerinde yıllar geçtikçe naiflikten kabalığa, doğruluktan despotluğa ve iyimserlikten kötümserliğe kayan bir özellik görülmektedir. Hamlet, bir Rönesans insanı olarak oyun boyunca hep düşünür, düşünür, düşünür. Ancak bir türlü harekete geçip babasının katili olan amcasını katledemez. Çünkü yozlaşan bir iktidara karşı da bir Rönesans aydını kafasıyla savaşım vermeye çalışır. Ancak böyle bir savaşımın verilemeyeceğinin de farkındadır. Çünkü Almanya´dan, Martin Luther´in üniversitesi olan Wittenberg Üniversitesinde okuyup da geri döndüğü ülkesi Danimarka´da iktidara egemen olan anlayış henüz Ortaçağın karanlıkları içindedir. Hamlet´in çok düşünmesi ve kendini dinlemesi eyleme geçmeyi engeller. Bir sahnede Hamlet: "Bilinç insanı ödlekleştirir" derdi. Bu anlamda da oyun aslında eylem karşısında aydın kararsızlığının da bir simgesi halindedir. Hamlet, yaşadığı feodal dünyaya yakışır şekilde; güç gösterisinde bulunup, kaba kuvvet göstererek, asıp kesip intikamını alan acımasız bir prens olarak davranması gerekirken, entelektüel birikime sahip, naif, duygusal, eylemden önce düşünen, ait olmadığı bir dünyada tutunmaya çalışan biri olarak sıkışıp kalır. Bu nedenle de krallığa hükmedemez. Bu nedenle de oyunun sonunda bileğinin ve askerlerinin gücüyle saraya giriş yapan asker olan ama sonradan görme, kaba saba bir kasap olmaktan başka bir özelliği olmayan Norveç Prensi Fortinbras Danimarka krallığını Hamlet´in elinden alır. Fortinbras o feodal toplum için Hamlet´te olmayan her şeyin vücut bulmuş halidir. Tencere yuvarlanmış ve kapağını bulmuştur!? Bunun bir benzeri Macbeth´de de görülür. Macbeth´i öldüren bir İskoç asilzadesi olan Baron Macduff, Macbeth´in aksine erdemden şaşmayan, öldüreceği için değil öldüremeyeceği için rahatsız olan birisidir. Macbeth ise yaptığı kötülüklerin farkında olarak, kötü olduğunu bilerek vicdan azabı çeker. Machbeth´te; insandaki vicdan ve ihtiras mücadelesi anlatılır. Güç düşkünlüğü, arkadaşlara ihanet, iyinin kötü, kötünün de iyi olabileceği, insanların hırslarının onların nasıl sonlarını getirdiği verilir. İyi eğitilmiş kötülüğün bütün incelikleri verilerek iktidar hırsının insana neler yaptırabileceği ve sonuçları ortaya konulur? Sonuçta oyunda iki zalim karakter başı çeker ve onlardan daha az zalim olan kahraman olur? Macbeth, genellikle mutlakiyetçi devlet ideolojisini savunan bir eser olarak bilinir. Buna göre Macbeth mutlak devleti temsil eden kralı öldürdüğü için İskoçya´yı kaosa sürükler ve oyunun temel izleği, kötü olanı sergilemek ve bunun sonuçlarını göstermektir. Macbeth´i değerlendirmeden önce, devletin haklı ve yasal saydığı şiddet ile saymadığı şiddet arasında dikkatli bir ayrım yapmak gerekir: Macbeth kral Duncan´ı öldürdüğünde hain bir katildir, ama isyancı güçlerin lideri olan Macdonwald´ı çok daha korkunç bir şekilde öldürdüğünde ise şanına layık bir kahramandır ve herkesin övgüsünü alır. Yani hâkim gücün hizmetinde şiddet kullanması iyi, bu gücü yıkmaya çalışması kötüdür... Shakespeare, sadece Hamlet ve Machbeth´de değil diğer eserleri olan III. Richard, Kral Lear, Coriolanus ve Tempest gibi trajedilerinde hep tiranları ve onların küstahlıklarını, acımasızlıklarını ve deliliklerini anlatır. Bu iki oyundan günümüze dair çok hayati olan üç ders vardır. Birincisi: Yozlaşan ve feodal zihniyetteki bir iktidara karşı bir Rönesans aydını kafasıyla savaşım vermek hemen hemen imkânsızdır. Bilinç insanı ödlekleştirmektedir. İktidarlar yozlaştıkça aydın da ödlekleşmektedir? Eylem karşısında aydın kararsız kalmaktadır? Machbeth oyununda iki zalim karakter başı çeker ve oyun sonunda onlardan daha az zalim olan kahraman olur! Feodal toplumlarda kahramanlar zalimlerden çıkmaktadır. İkincisi: Hamlet´deki ?Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında?? söylemi, o iklimlerde bir siyasi uyarı ifadesidir. O da şudur: Şatolar ve saraylar içindekilerle beraber çürür? Bu nedenle aradan geçen beş yüz yıllık süreçte Batı siyasi düşüncesi, yeni Elsinore saraylarının inşasına izin vermez. Çünkü Dünya tarihi, şatoların ve sarayların içindekilerle beraber çürürken toplumu da beraberinde çürüttüğünü göstermiştir? İşte bu nedenle de Rönesans ve onunla birlikte inancın karşısında doruklarına ulaşan ´´eleştirel düşünce´´, sarayların değil, sadece özgür parlamentoların ve demokrasinin filizlenebileceği zeminleri yaratmıştır. Üçüncüsü: Feodal kültürlerde hâkim gücün hizmetindeki şiddeti kullanması her zaman için kutsanmıştır! Hamlet´ten ve Machbeth´ten arta kalanlar işte bunlardır. Siyaset ile ilgilenenlerin anlaması dileği ile!