Osman Aydoğan


Hakkıyla oruç tutmak


Oruç ibadetler arasında yerine getirilmesi en zor olanlardan biridir. Zira oruç nefsin en temel ihtiyacı olan yeme içme arzusuna set vurmaktır. Fıkıhta oruç; Allah rızası için yemeden, içmeden ve ailevi ilişkiden oruç niyeti ile kesilmektir (imsak). Oruç tutmanın şartları Müslüman olmak, akıl baliğ olmak ve şuurlu olmak gibi fıkhi şartları vardır. Sufiler bütün bu fıkhi şartların tümünü kabul ederler. Ne var ki hakkıyla oruç tutmak için bu zahiri (görünen, görünürdeki) ahkâm (ahkâm; hüküm kelimesinin çoğulu olup "hükümler" demektir) yanında batini (içsel, gizli anlam) ahkâma da uymak gerektiğine ifade ederler. Batini ahkâma uymak açısından oruç tutanlar üç kısma ayrılır. Birincisi avamın orucudur ki böyle bir oruç yemekten, içmekten ve ailevi ilişkiden kesilmektir. İnsanların birçoğunun orucu bu sınıfa girer. Ahkâmına riayet etmeden diğer azaları günahlardan korumadan tutulan oruç sadece mideye takılı kalmış bir oruçtur? İkinci çeşit oruç havâssın orucudur. Sadece yememek ve içmemek gibi maddi şartlara uymanın ötesinde gıybet etmek, harama bakmak gibi manevi günahlardan da kaçınmayı gerektirir. Buna göre yeme ve içme fiili orucu bozduğu gibi işlenilen günahlar da bozar. Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurur: ?Kim yalan söze ve kötü amele son vermezse Allah´ın onun aç ve susuz kalmasına ihtiyacı yoktur.? (Buhari, Kitab al-savm) Üçüncü grubun orucu ise havâssü´l-havâssın orucu olup oruçların en zorudur. Burada sadece mide değil insanın kalbi ve sırrı da oruca katılır. Bu sınıfın orucu masivadan, yani ?Allah´tan gayri her şey?den yüz çevirmektir. İnsanın Rabb´inden başka her şeyden kalben yüz çevirmesi gerçekten de oruçların en zor olanıdır. Kuşeyri bu grubun orucunu ?ariflerin orucu? olarak isimlendirir. Böyle bir orucun mükafatı ru´yetullah (Allah´ın âhirette gözlerle görülmesini tanımlar) ve cemalullah (Allah´ın cemali) dır. Ramazan ayı ile alakalı olarak en güzel yorumlardan birini de Kâşâni getirmektedir: ?Ramazan? kelimesi ?ramada? fiilinden gelip ??yakmak, aşırı sıcak olmak? manasına gelir. O halde ramazan ayı insanın nefsini yakma, onu fani kılma ayıdır. Nefsinden ve egosunun hevasından kurtulamayan bir insan hakikatte oruç tutmuş değildir. Oruç ayetinde geçen: ?Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler oruç tutsun, kim o anda hasta veya yolcu olursa başka günlerde kaza etsin? Gazâlî orucun daha çok ?ibadet? boyutuna değinmiştir. İbni Arabî ise orucun ?tahakkuk? yani insanı ilahi hakikate eriştirme boyutu üzerinde durmuştur. Ona göre oruç hiçbir ibadete benzemez. Oruç ibadeti ile Allah Teâlâ kendisinin sıfatlarından bir sıfat olan samediyyet sıfatı ile kulunu bir nebze de olsa sıfatlandırmak istemiştir. Bu sebeple Allah Teâlâ kudsî bir hadiste (Bazan ´´hadisi kudsi´´ de denir, mânâsı; Allahü teâlâ tarafından bildirilip de, Peygamber efendimizin kendi kelimeleriyle bildirdiği sözlere ise hadis-i kudsî denir.) şöyle buyurur: ?´Adem oğlunun yaptığı bütün ibadetler kendisi içindir. Ancak oruç müstesna. Oruç Benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm.? Allah Teâlâ diğer hiçbir ibadette olmayan bir şekilde orucu sahiplenmiştir. Bu sebeple kul oruç tutarken bunu farkında olmalı ve bütün dikkatini Cenabı Hakk´a vermelidir. Ayrıca İbni Arabî Ramazan isminin Allah´ın Esma-i Hüsnasından (güzel isimlerinden) bir isim olduğunu ifade eder. Bu sebeple Ramazan geldi yerine ?Ramazan ayı geldi? denilmelidir. Son olarak oruç ancak infak (nafaka verip geçindirme, besleme, Allah yolunda harcama) ile tamama erer. Her zaman cömertlerin en cömerdi olan Hz. Peygamberimiz (s.a) Ramazan ayında daha bir cömert olup hiç bitmesinden korkmadan elindekilerini ihtiyaç sahiplerine verirdi. Oruç ve infak birbirini tamamlarlar. Yüce Rabbimiz bize ve bütün Müslüman âlemine ve Türk dünyasına Ramazan ayını hayırlara ve nefsimizi terbiyeye vesile kılsın. Âmin.