Osman Aydoğan


Gülen yüzlü sulardan hüzün yükselir


Charles Baudelaire Fransız edebiyatının en hüzünlü, en melankolik, en yalnız ancak Fransız şiirinin en büyük, en yüce ve piri olan bir şairidir. Baudelaire, hüznün ve melankolinin Fransız edebiyatındaki en iyi anlatıcılarındandır. Baudelaire´nin "Uzak İklimlerin Kokusu" isimli bir şiiri var. Baudelaire bu şiirinde kendi melankolik dünyasını anlatırcasına; "Acı, uzak iklimlerin kokusu gibidir..." der? Baudelaire´nin acıyı anlatan bir başka şiiri daha var: ?´İçe kapanış´´ Derde ?´yeter artık´´ denir ve ?´sakin olması´´ söylenir bu şiirde? Siyah örtülerle karanlık şehri sardığında kimine huzur inerken göklerden kimine gam iner? Tıpkı TV´lerde vur patlasın çal oynasın havaları eserken ?´gitti de gelmedi canan´´ diye feryat eden içlerine ateş düşmüş ocaklara da göklerden gam indiği gibi... Şiirde güler yüzlü sulardan hüzün yükselir? Tıpkı cennet vatanımızdan sadece ateşin düştüğü yerlerde arş-ı alaya yükselen hüzünler gibi? Şiirde bir kemerde yorgun ölen güneş seyredilir? Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran geceyi dinlenilir? Zaten şehrin bu iğrenç kalabalığı, bu hissizlik, bu ruhsuzluk, bu vurdumduymazlık tüm bir toplumu saran kefen gibidir? Ve acı, uzak iklimlerin kokusu gibidir? İşte Baudelaire´nin Sabahattin Eyüboğlu´nun çevirisiyle o muhteşem şiiri: İçe Kapanış Derdim, yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam; Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten, kimine gam. Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte. Toplasın acı meyvesini nedametin, Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle. Bak göğün balkonlarından, geçmişler seneler Eski zaman esvaplarıyla eğilmişler Hüzün yükseliyor, güler yüzle, sulardan Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi. 19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerinden Charles Baudelaire´nin (1821-1867) bir sözü vardı. Derdi ki Baudelaire; ?Ekmek yemeden üç gün hayatta kalabilirsiniz. Şiirden mahrum kalarak bir gün bile yaşayabilmeniz imkânsız ve bunun aksini her kim iddia ederse hata içindedir.´´ 20. yüzyılın en büyük Fransız şairlerinden Paul Valery (1871 - 1945) de ?´çeviri şiiri öldürür´´ derdi... Ben de bu nedenle hep şiirleri kendi lisanından okumak isterim. Almancam nedeniyle Alman şairlerinden bu konuda sıkıntım yok da sırf Baudelaire´ni anlamak için Fransızca öğrenmek isterdim... Arapçam nedeniyle de Osmanlıca yazılmış şiirlerde de bir sıkıntım yok... Neyse.. Dün sizlere Attila İlhan´ın ´´Böyle bir sevmek görülmemiştir´´ isimli şiirini anlatınca sizleri bugün de aç, -pardon- şiirsiz bırakmak istemedim... Charles Baudelaire Fransız edebiyatının en hüzünlü, en melankolik, en yalnız ancak Fransız şiirinin en büyük, en yüce ve piri olan bir şairidir. Baudelaire´nin "Uzak İklimlerin Kokusu" isimli bir şiiri var. Baudelaire bu şiirinde kendi melankolik dünyasını anlatırcasına; "Acı, uzak iklimlerin kokusu gibidir..." der... Bu şiirden alınmış bir dörtlük: "Doğanın bahşettiği görülmemiş ağaçlar Ve tatlı meyvelerle bu bir uyuşuk ada ince, güçlü kuvvetli erkekler var orada Temiz kalpliliğiyle şaşırtıcı kadınlar" Baudelaire bu şiirinde temiz kalpli kadınlarla dolu ütopik bir adadan bahseder? Kendisi de Baudelaire gibi melankolik olan, yüzünde hüzün neşidelerinin gizli çığlıkları hiç eksik olmayan Ahmet Haşim ise Türk şiirinde bir şaheser olan "O Belde" isimli şiirinde de Baudelaire´nin temiz kalpli kadınlarla dolu adası gibi temiz kalpli kadınların olduğu ?´O Belde´´yi anlatır. ?´O Belde´´de; o belde, kadın ve şair anlatılır.... ?´O Belde´´de; hüzün, akşam ve kadın vardır? ?´O Belde´´ de Baudelaire´nin adası gibi ütopyadır, hayaldir. Bu hayal ürünü beldede masum, ince, huzur veren kadınlar vurgulanır. ?O Belde? kadınları güzel, ince, saf ve leylîdir. Hepsinin gözlerinde hüzün ve sükûn vardır.