Osman Aydoğan


Gladyatör


´´Ey özgürlük! Ey yüce özgür ruh! Özgür kal benimle yürü! Altın gibi tarlaların arasında.´´ (*) Marcus Aurelius 121 ? 180 tarihleri arasında yaşamış Roma imparatorudur. Tam adı Marcus Aurelius Antoninus Augustus´dur. Roma´nın beş iyi imparatorun beşincisi ve sonuncusudur. Marcus´un dönemi, yöneticilik ve iktidarın bilinen tarihi içinde sıradışı bir dönem olma özelliğini korur. Filozoftur kendisi, stoacı bir filozoftur. Sürekli yazmıştır. Platon, yöneticilik için en uygun kişilerin filozoflar olduğunu savunmuştu. ?´Filozoflar kral, krallar filozof olsaydı şehirler ışıl ışıl olurdu´´ sözü Platon´a aittir. Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm hükümdarlar arasında, belki de çok azı Marcus Aurelius gibi, hem filozof, hem de hükümdardır. Stoacı da olsa, barışçıl da olsa, insancıl bir yaşam biçimi benimsese de, 19 yıllık hükümdarlığının 17 senesini savaşlara ayırması büyük bir ironidir. Bunun nedeni Roma´nın zor döneminde imparator olması ve imparatorluğun dağılmak üzere olmasıdır. Çünkü doğuda Pers´ler, batıda ise Cermen ve diğer ırklardan gelen ordularla savaşmak zorunda kalınır. Harpler kazanılır ama bu arada Roma orduları büyük kayıplar verir ve devlet maddi sıkıntı içine düşer. Ancak Marcus Aurelius imparatorluğu dağılmaktan kurtarır ve imparatorluğun birliği sağlar. Bu nedenle Marcus Aurelius´un ölümü Pax Romana´nın da sonu olarak kabul edilir. Marcus Aurelius´un kendi kanından Commodus adında bir oğlu vardır ve başka bir kimseyi evlat edinmez. Commodus Aurelius´un ölümüyle imparator olur. Artık Roma´da gerçek anlamda monarşik bir idare başlar. Marcus Aurelius´un Roma İmparatorluğu´na en parlak dönemi yaşatan bir generali vardır: General Maximus Decimus Meridius. Maximus, girdiği her meydan savaşından zaferle çıkar, ancak onun artık tek hayali bir an önce evine dönerek karısı ve ailesine kavuşmaktır. General Maximus´un imparatorluk içerisinde yükselmesi karşısında kıskançlığa kapılan tahtın varisi Commodus, general ile ailesinin derhal öldürülmesi emrini çıkarır. Generalin ailesi öldürülür, kendisi de esir alınarak köle olarak satılır. General Maximus köle olduğu sürede bir gladyatör olarak eğitilir. Yıllar sonra Roma´ya gladyatör olarak geri döndüğünde tek bir amacı vardır. Yeni İmparator Commodus´u öldürerek karısıyla oğlunun katledilmesinin intikamını almak... İşte bu Romalı General Maximus´un anlatıldığı komutanlıktan köleliğe, kölelikten gladyatörlüğe oradan da cennete, sevdiklerinin yanına gidişini anlatan güzel bir film var: Gladyatör, özgün ismiyle ?´Gladiator´´. Gladyatör 2000 yılı tarihli ABD- İngiltere yapımı bir filmdir. Russell Crowe´nin General Maximus´u canlandırdığı filmin yönetmeni ise Ridley Scott´tur. Film 73. Akademi Ödüllerinden, ?´En İyi Film Ödülü´´ dâhil, beş ödüle lâyık görülür. Richard Harris gibi oyuncuları da bünyesinde barındıran filmin çekimleri sırasında hayatını kaybeden Oliver Reed´in eksik planları bilgisayar sayesinde tamamlanır. Russell Crowe´un yanında başrollerde Oliver Reed ve Joaquin Phoenix oynamışlardır. Gladyatör kelimesinin kökeni ´´gladius´´ (kılıç) olduğundan ´´kılıçla dövüşen kişi´´ demektir. Maximus; cesareti ve dürüstlüğü ile saygı gören, zaferlerin şımartamayacağı ve kibre bürüyemeyeceği kadar mütevazı olan bir askerdir. Maximus, evinden uzakta geçirdiği her günü özlemle sayan bir askerdir. Maximus´un aklındaki tek şey evine ve ailesine dönmektir. Kafasında hep; ekip biçtiği buğday tarlasında oğluyla oynamak sonra da karısının onları yemeğe çağırması vardır. Maximus, elini buğday başaklarına değdirerek tarlada dolaşmanın hayaliyle yaşar. İşte bu filmde kanlı savaşların ortasında bile, toprağını, yuvasını ve küçük; ama huzurlu dünyasını özleyen bir adamın; entrikalar ortasında gösterdiği cesaret, dürüstlük ve kahramanlığı anlatılır. Filmden bazı sahneler: Maximus´un (Russell Crowe) kendini öldürmekle görevli askerleri alt edip evine giderken zamanla yarışır, atı bile yorgunluktan çatlayıp ölür... Ancak evine vardığında artık her şey için çok geçtir. Evinden dumanlar yükselmektedir. O buğday tarlalarının hepsi yanmaktadır. Karısının ve çocuğunun yakılmış ve asılmış cesetlerine sarılır? Maximus´un karısını ve çocuğunun ölüsü önünde çektiği acıyı yansıttığı sahne filmin en vurucu anı, en içler acısı sahnesidir.