Osman Aydoğan


Genése -2-

Genése (Genésis), "Eski Ahid'in yaratılış tarihini içeren ilk kitabının adıdır. Yani Tevrat'ın ilk bölümünü oluşturan Hz. Musa'nın beş kitabından ilkinin Fransızca adıdır.


Genése (Genésis), "Eski Ahid'in yaratılış tarihini içeren ilk kitabının adıdır. Yani Tevrat'ın ilk bölümünü oluşturan Hz. Musa'nın beş kitabından ilkinin Fransızca adıdır. "Oluş" (yaratılış) anlamındadır. Osmanlıcası ‘’Tekvin’’ olarak isimlendirilir... Dünyanın yaratılışını, Âdem ile Havvâ'yı, cennetten kovuluşu, Habil ve Kabil'i, Nuh Tûfânı'nı, Bâbil Kulesi'ni anlatır. İbrâhim’i, İshak’ı, Yâkub’u ve Yusuf peygamberleri anlatır. Kenan ülkesini anlatır. Yahudiliğin var oluş felsefesini anlatır…  Daha önce bu sayfalarda anlattığım Delilah (Dilayla) efsanesi de bu bölümde geçer... Genése, müzikte sadece Armand Amar'ın eserinin adı değildir. Genése, Batı şarkılarında sık sık kullanılır. Bu sayfalarda daha önceleri Batı müziğinden örnekler verirken (Tom Jones Delilah, La Paloma vb.) de yazmıştım. El âlem basit bir şarkısında, müziğinde bile beş bin yıl geriye giderek bir tarihi derinlik sunuyor… Bu tarihi derinlikte de geçmişini, unutmuyor, unutturmuyor. Bizim günlük siyasal, toplumsal ve kültürel yaşayışımız ise tıpkı kendi pop şarkılarımızın sözlerinde olduğu gibi şıkıdım şıkıdım oynayarak lay lay lom geçip gidiyor… Keşke bu konudaki şikâyetim bu kadar ve bu şekilde olsaydı… Anlattığım gibi elâlemin sanatçısı, aydını kendi kuruluş ve var oluş felsefesini her fırsatta, hatta düdükle, tefle diri tutmaya çabalarlarken bizim sözde aydınlarımız ise kendi kuruluş felsefemizi her fırsatta çürütmeye çalışırlar... Nasıl mı? Yalçın Küçük, beş ciltlik ‘’Aydın Üzerine Tezler’’ (Tekin Yayınevi, 1990) isimli kitabında ‘’Mithat Paşa’nın Taif’de boğulması aydın tarihinde bir dönüm noktasıdır. O tarihten bu yana aydın etkinliğini kaybetmiştir’’ diye yazardı… O günden bugüne istisnalar hariç Türk aydını iktidarlara yamanmıştır... Şimdi işte bu sözde aydınlardan birisinden bahsedeceğim: Bu sözde aydınımız bir sosyalist olarak Birikim Dergisinde çıktığı yolculuğunu Özel Harpçilerin, MİT Müsteşarının, Psikolojik Savaş uzmanlarının masasında bitirir. Emre Aköz, Mümtazer Türköne, Emre Uslu ve diğer niceleri gibi sahibinin sesi olur. Sosyalistliği de zaten Mustafa Kemal Atatürk’e saldırmaktan ibaretti…  Sözde sosyalist idi özde ise hedonisttir. William Faulkner, James Joyce, John Berger ve Karl Marx gibi isimleri dilimize çevirince kendisi Abdurrahman Çelebi zannedilmiştir.,. ‘’Yetmez ama evet’’çidir…  II. Cumhuriyetçidir. Bir vakitlerin sözde ''Barış Süreci''nin akil adamlarındandır. Liboştur, yandaştır… (Yanlış anlaşılmasın, liberallere saygım sonsuz, liboş çok faklı bir anlamdadır.) 2011 Türkiye genel seçimlerine yönelik o zamanki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Artvin’in Hopa ilçesi mitingi öncesinde yaşanan eylemlerde polisin sıktığı tazyikli su ve biber gazı ile fenalaşarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’yu ‘’adamın birisi ölmüş’’ diyerek Ergenekon safsatasıyla irtibatlandırmaya çalışmıştır. Taraf gazetesinde yazdığı yazılarla da ahlâksızca, şerefsizce, adice, kalleşce TSK düşmanlığı, Cumhuriyet düşmanlığı yapanlaın yanında yer alarak onlarla ortak saftarda         buluşmuştur.