Osman Aydoğan


Geçmişten bir hain adam ve şimdikiler... -6-


O şimdi, daha bir yıl önce Şam sokaklarında bir Suriyeli eşrafın bir Osmanlı kumandanı ile selamlaşabilmesi kadar, göstermeğe ve gösterişe değen bir hadise idi.?

Kuva-yı Milliye karşıtlığı gerekçesiyle Yüzellilikler listesinde yer alır ve 1922 ve 1943 yıllarını Arap illerinde sürgünde geçirir. Sürgün yıllarında Hicaz, Amerika, Ürdün ve Lübnan´ da yaşar.

Sürgünde iken içinde özlem dolu, hasret dolu, gurbet dolu şiirini ?´Uçun Kuşlar´´ ismiyle oğlu Mehmet Said´e yazar; ?´Sevgili oğlum Mehmed Said´e´´ başlığı ile?

?´Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere:

Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.

Ormanlar koynunda bir serin dere,

Dikenler içinde sarı gül vardır.´´

(Şiirin tamamına yazımın yine sonunda yer veriyorum?)

Ürdün´de sürgünde iken Matbuat Umum Müdürü´nün çıkardığı antolojide Refik Halit´den bahsedilip kendisinin adının dahi geçmemesine içerleyen Rıza Tevfik hemen bir telgraf çeker; "Maksat şairlikse şairim, hainlikse sunturlu hainim. O halde neden bu antolojide şiirlerimden bir tek mısra dahi yok. Bunu merak ediyorum."

Af Kanunu´nan yararlanarak 1943´de kendi ifadesiyle ?´hesaplaşmak´´ için değil, ?´vedalaşmak´´ için yurda döner.

Ömrünün sonuna doğru yaşadığı derin pişmanlık şu dörtlüğünden görülebilir;

"Divâne sen değil, meğer bizmişiz.

Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz

Sâde deli değil, edepsizmişiz!

Tükürdük atalar kıblegâhına... "  

31 Aralık 1949´da, felç tedavisi için yattığı İstanbul Gureba (Garipler) Hastanesi´nde zatürreden ölür. Mezarı, Zincirlikuyu Asri Mezarlığı´nda bulunmaktadır.

Bu ülkede böyle insanlar, böylesine şahsiyetler her zaman var ola gelmiştir. O zaman da vardı, bu zaman da vardır. Ama o zamanki bu şahsiyetler ile bu zamanki bu şahsiyetler arasında fark da vardır.