Osman Aydoğan


Gece Büyüyen Başaklar


Gazetelerde şehit haberleri görürürsünüz. Sanki nesne gibi.. Üç şehit, beş şehit, sekiz şehit gibi.... Eğer sayı tek ise haber bile verilmez... Veya sanki olay Patagonya´da olmuşcasına, en alt sayfalarda umursamadan verilir; ´´Bir Şehit´´ gibi... TV´lerde vur patlasın çal oynasın programları, toplum gerçeklği dışındaki, toplumu şiddete yönelten diziler... Ertesi gün de gazetelerde şehit ilanları görürsünüz: Fidan gibi gencecik aslan fotoğrafları, altına isim, rütbe, tertip yazıları, bazen doğum tarihi, şehit tarihi... Kimisi nişanlı, kimisi evli... Kimisinin bebeği yolda, kimisininki daha yeni kucakta... Kimisinin terhisi gelmiş, kimisinin daha yeni tayini çıkmış, kimisi daha yeni göreve başlamış?. Her birisinin, ciğerleri sızlatan daha nice hikâyesi... Eline diken battığında yüreği yanan anaların bir anlatılamaz evlat acısı?Onlarca genç insan?? Ve genellikle artık okuyana hiçbir anlam ifade etmeyen, şehit ailesine hiçbir katkı sağlamayan sıradanlaşmış ibareler, ifadeler; ?´? Silah arkadaşlarımızı kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeyiz. Merhuma Tanrı´dan rahmet, kederli ailesine ve silah arkadaşlarımıza başsağlığı dileriz..? Ve genellikle de altına şu yazılır: ?Kara Kuvvetleri Komutanlığı personeli? veya ?´Jandarma Genel Komutanlığı personeli´´? Aslında şehidi en iyi tanımlayan Mehmet Âkif idi: ?Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor? diyerek ve ´´Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber´´ diye bitirdiği o meşhur ?´Çanakkale Şehitlerine´´ isimli şiirinde... O şiirde, o ruhta ve o günlerde şehidin bir değeri vardı, bir anlamı vardı, bir kıymeti harbiyesi vardı, toplumda bir ağırlığı vardı, toplumun şehit karşısında bir mahcubiyeti vardı... Ancak asıl anlatmak istediğim konu fidan gibi gencecik aslanların nasıl şehit oldukları değil, şehidin, şehadetin anlamı da değil. Çürümüş bir toplumun, askere gitmemek için hep ´´çürük´´ raporu alan sapasağlam sahtekâr insanları da değil... Bu sapasağlam isanlara ´´çürük´´ raporu veren çürümüş sistem de değil... Çürümüş bir medyanın ve çürümüş bir siyasetin umursamazlığı da değil... Asıl anlatmak istediğim o fidan gibi gencecik aslanların nasıl doğdukları? O fidan gibi gencecik aslanların nasıl doğdukları öğrenmek ister misiniz? Buyurun işte o zaman: Gece Büyüyen Başaklar Sen doğduğun gece tosunum Ne melekler indi gökten Ne toplarla selamlandı gelişin Zifiri karanlığın ortasında Bir garipçeydi beklenişin Anan sancılar içindeydi tosunum Ufacık yüreğine düğümlenmiş yüreği Kanlı bir dünyayı kucaklıyordu Babanın geceler yığılmış gözlerine Geceler korkulu sevinçlerle parıldıyordu Sen doğduğun gece tosunum İnsanlar uyuyordu bir yanda İnsanlar öbür yanda koşuşuyordu Aydın ümitler kiminin içinde Kara duygularla boğuşuyordu Sen doğduğun gece tosunum Başka çocuklar da doğuyordu Dünyanın bilmem kaç yerinde İnsanlar insanları boğazlıyordu Sen doğduğun gece tosunum Başaklar boy atıyordu Dr. Celalettin Algan