Osman Aydoğan


Fatih Sultan Mehmet -9-


Bütün bunları ben bir olumsuzluk olarak yazmıyorum... Bütün bunların, bütün bu özelliklerin nedeni çok basit: Eğer bu coğrafyada yaşayacaksanız ve bu coğrafyada Roma İmparatorluğu gibi Cihan Şümûl bir imparatorluk kuracaksanız ve bu coğrafyada uzun ömürlü olmak, bu coğrafyada baki kalmak istiyorsanız ve İbn-i Haldun´un söylediği gibi kaderiniz olan bu coğrafya ile barışık yaşayacaksanız; bir ırkın üstünlüğüne, bir dine ve bir mezhebe dayanamazsınız. Osmanlı bugünkü Amerika gibi her dini, her etnik ve folklorik grubu bir potada eritip Osmanlılık diye bir kavram yaratmış ve bu sayede üç kıtada altı yüzyıl hüküm sürmüştür. Dünkü yazımda Fatih´in ?´Avni´´ maşlahını kullanarak şiirler yazdığından bahsetmiştim. Bu divandan bir beytini örnek olarak vererek yazımı bitireyim: (?´Fatih Divanı ve Şerhi´´, Yelkenli Kitabevi, 2009) ´´Aşk nakdi bir hazînedür ana yokdur zeval Mâlik olan ?Avniyâ bir gence gencûr istemez´´ (Ey Avnî! Aşk, yok olmayan gerçek bir hazinedir. Ona sahip olan kişi, dünyada nice kıymetli hazinelere sahip bir hazinedar olmayı istemez.) Üç gün sonra İstanbul´un fethinin 566. yıldönümü... Tarihini dizilerde, geçmişini masalda, geleceğini ise falda okuyarak öğrenmeye çalışanların böylesi bir hükümdârı, Fatih Sultan Mehmet´i anlamalarını ve hakkıyla anmalarını beklemek beyhude bir hâyâl olur... Ancak bu onların sorunudur... Ama biz, gelin dün de verdiğim gibi Asaf Hâled Çelebi´nin Mârâ isimli şirinin girişinde söylediği gibi yapalım: ´´Bilmemek bilmekten iyidir. Düşünmeden yaşayalım Mârâ.´´