Osman Aydoğan


Fatih Sultan Mehmet (2)


Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra Türk ve Müslüman Çandarlı´yı idam ettirip yerine bir Rum´u getirir. Çandarlı yeni kurulacak imparatorluğun ?´Türk İslam İmparatorluğu´´ olmasını istiyordu? Fatih ise ?´Cihanşümul bir imparatorluk´´ kurmak istiyordu? Fatih´e göre böyle bir imparatorluk ise çok uluslu, çok dinli ve evrensel bir imparatorluk olmalıydı. İşte tam da bu nedenle Fatih savaşta öldürdüğü imparatorun (Konstantin Paleolog), İstanbul fethedilmeseydi belki de ileride imparator olabilecek iki yeğenini de vezir yapar... Hekim Yakup Paşa (Yahudi), Koca Davut Paşa (Arnavut) ve Zağnos Paşa (Rum veya Sırp asıllı. II. Murat?ın kızını alarak onun damadı olur, kendi kızını da Fatih Sultan Mehmet?le evlendirir. Fatih´in şehzadeliği sırasında onun nedimliğini yapar, şehzadeye Rumca ve Lâtince öğretir. Bugün için Balıkesir´de adına yaptırdığı Zağnos Paşa Camii bulunmaktadır.) o dönem devletin önemli kadrolarında yer almış ve başarılı olmuş devşirmelerdi. Yine aynı nedenle Ermenileri İstanbul´a yerleştiren de Fatih idi.. İstanbul´da Rum Ortodoks Patrikhanesini koruyan, Ermeni Patrikhanesini kuran ve İstanbul´da Yahudi hahambaşı bulunduran da Fatih idi? Fatih İstanbul´u alınca şehrin adını değiştirmez, 19. yüzyıla kadar hep Konstantiniyye´dir o şehrin ismi... Ancak 19. yüzyılda ?´İstanbul´´ ismini alır. Fatih, fetihten sonra Ayasofya´yı camii yapar ama adını yine değiştirmez!. Aya İrini de aynı şekilde kalır. Adı değişmez! Fatih Sultan Mehmet anadili Türkçe´nin yanında Yunanca, Latince, Arapça, Farsça ve İbraniceyi kusursuz şekilde konuşur. Fatih´in Latinceyi anadili gibi konuştuğu ve Homeros´u aslından okuduğu rivayet edilir. Coğrafya ve tarihe meraklıdır. Bir divan tertip edecek kadar güçlü bir şairdir. Avni mahlasını kullanarak divanlar yazar. Huzurunda Gazali ve İbn´i Rüşd´ün fikirlerini tartıştıracak kadar felsefeye meraklıdır. Trabzon Rum İmparatorluğu´nu ele geçirdikten sonra, imparatorluğun felsefecisi Amiroutzes´u saraya davet edip onunla felsefî konular üzerinde tartışır. Fatih İstanbul kuşatması sırasında yeni döktürülen topların balistik hesaplarını yapacak seviyede de mühendislik bilgisine sahiptir. Gutenberg´in matbaasında basılan bazı kitapları Avrupa´dan getirtip bu kitapları okuyup çevirterek İstanbul´da büyük bir kütüphane kurdurur. Bu kütüphanede Aristotales, St Thomas, Aquinas kitapları vardır. Çağdaş Vaka-i Name´nin, yani tarih yazıcılığının doğuşu Fatih döneminde olmuştur. 1466 yılında İskenderiyeli matematikçi, coğrafyacı ve astronom Batlamyos´un ?´Coğrafya´´ kitabını (?´Batlamyos´un Haritası´´ olarak da bilinir) tercüme ettirir. Fatih ölünce de vasiyeti üzerine naaşı Büyük Konstantin´in, Justinianos´un, Theodora´nın, Zeo´nun ve diğerlerinin yattığı yere defnedilir. Müslüman olmayan Hristiyan olan karısı da ölünce yanına defnedilir. Fatih´in anlattığım bütün bu özelliklerinin çağını aşan, çağının üstünde bir iftihar vesilesi özellikler olduğunu düşünüyorum. İşte Fatih Sultan Mehmet böylesine büyük bir padişahtı. Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı Fatih için şunları söyler; "Türk entelektüelinin sahip olmadığı vasıfların başında doğuya ve batıya sahip olmak gelir. Hem İtalyancayı hem Yunancayı hem Farsçayı hem Arapçayı bilen böyle bir münevver, onun devrinde Batıda yok. İkincisi, inanılmaz derecede coğrafya biliyor. Ateşli silahlar ordusuna iyi komuta ediyor. Fatih Sultan Mehmet Han, şarkın ve garbın efendisidir, şarkı ve garbı bilir ve komplekssiz bir şark münevveridir, o bir dünya hükümdarıdır." Ne yazık ki Fatih´i dilinden düşürmeyenler O´nun tırnağı dahi olamazlar. Tarihini dizilerde, geçmişini masalda, geleceğini ise falda okuyanlar zaten Fatih´i de onun hocası Akşemseddin´i de ne anlayabilirler ve ne de hakkıyla anabilirler... Ancak bu konu onların sorunudur... Ama biz gelin yazımın başında verdiğim Asaf Hâled Çelebi´nin Mârâ isimli şirinin girişinde söylediği gibi yapalım: ´´Bilmemek bilmekten iyidir. Düşünmeden yaşayalım Mârâ.´´