Osman Aydoğan


Fatih Sultan Mehmet -1-


29 Mayıs... İstanbul´un fethinin 566´ncı yıldönümü? 566 yıl önce bugün İstanbul surlarının önü kıyamet gibiydi.. Sözde İstanbul´a meftun olanlar ne yapacaklar bu yıldönümünde diye merak etmeye heç gerek yohtur... Her yıl yaptıkları gibi uyduruktan laf olsun diye bir-iki demeç, ilk mektep seviyesindeki Ortaçağ´ı andıran müsamereler, Ulubatlı Hasan, surlar? Tüm bildikleri çünkü bunlar? Tarihini dizilerde, geçmişini masalda, geleceğini ise falda okuyanlar zaten Fatih Sultan Mehmet´i ne anlayabilirler ve ne de hakkıyla anabilirler... Ancak bu konu onların sorunudur... Onlar Fatih Sultan Mehmet´i anlamayamaz ve anlatamazlar... Ama benim Fatih Sultan Mehmet´i anlatmam lazım... Gelin Fatih Sultan Mehmet´i benden dinleyin?Ama önce size bir şairimizden ve onun bir şiirinden bahsedeyim? Kıymeti, değeri, derinliği ve zenginliği yaşarken ?belki de hâlen - anlaşılmayan- ve ?´Garip Akımı´´ içerisinde bir garip kalmış bir şairimiz var: Asaf Hâled Çelebi? Asaf Hâled Çelebi´nin de güzel bir şiiri var: ?´Mâra´´ Ve şiir şöyle başlardı: ´´Bilmemek bilmekten iyidir. Düşünmeden yaşayalım Mârâ.´´ Birçok dilde (mesela Arapçada) ?kadın? anlamına gelen Mâra, Budizm´de Buda´yı baştan çıkarmaya çalışan, dünyevi güzellikleri simgeleyen kadının da adıdır. 15´inci yüzyılda yaşamış, Trabzon imparatoriçesinin yeğeni, II. Murat´ın haremine girmiş, Bizans imparatorunun evlenmeye çalıştığı ama başaramadığı zengin bir kişidir Mâra aynı zamanda... Mâra´yı bazı kaynaklar da Sırp asıllı yapar. Yorgos Leonardos´un ?´Hırıstiyan Sultan Mâra´´ (İnkılap Kitapevi, 2004) isimli tarihi romanı bir kişisel maceranın sürükleyiciliği çerçevesinde ortaçağ Balkanlar´ını canlandırır.