Osman Aydoğan


FASİH DEDE


Fasih Dede, 17. yüzyıl Osmanlının Divan şairidir. Türkçe, Arapça ve Farsça akıcı üslupta şiirler yazar. Asıl adı Fasih Ahmed´dir. Fasih Dede olarak nam salar. Doğum tarihi belli değildir. İstanbul´da doğar ve 1699´da orada vefat eder. Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa´nın hazine kâtipliğini yapar. Görevinden ayrılarak Galata Mevlevihane´sine girer, Gavsi Dede´ye bağlanarak Mevlevi olur. Fennî Mehmet Dede Efendi´den resim dersleri alır. Kendisi dönemin ünlü hattatlarındandır. Geçimini de kitap kopya ederek sağlar. Şiirlerinden bir örnek: "Geceler azmettiğim ol mâh´a sâyem havfidir. Bir tarik ile kabul etmez muhabbet şirketi" (O ay yüzlünün yanına hep geceleri gitmemin sebebi, gölgemin de benimle gelmemesi içindir. Çünkü sevgi, hiçbir yolla ortaklık kabul etmez.) Fennî Mehmet Dede´den aldığı resim dersleri sayesinde bir oto portresini yapar ve resmi ?´Elfakir Fasihü´l Mevlevi´´ olarak imzalar. 1104 (1692/93) tarihli bu resim, Fasih Dede´yi başında Mevlevi külahı ve Mevlevi giysileri içinde gösterir. Fasih Dede´nin dergâhında onlarca kedileri vardır? Fasih Dede kedilerine dergâhtaki hücresini paylaşacak kadar düşkündür. Dergâh sakinleri de onca kedinin bir dergâh odasında barınmasına, bakılıp beslenmesine, koridorlarda dolaşmasına, bahçeye girip çıkmasına, şüphesiz diğer odaları da ziyaret etmesine ses çıkarmazlar. Çünkü dergâh sakinleri de varlığın sırrını bildikleri için, uyuyan sokak köpeklerini dahi uyandırmamak adına onların sağından solundan geçen insanlardır. Fasih Dede´nin kendisinden önce otuz dokuz kedisi ölür. Onların tamamını kefenleyip dergâh mezarlığına gömer. Demek ki bir zamanlar İstanbul´da; bir kediye bile, hakka yürürken, saygıyla yaklaşıp kefenle, ritüelle uğurlayan insanlar vardır! Fasih Dede 1699 yılında vefat ettiğinde aynı gün kara kedisi de ölür ve beraber kefenlenip beraber gömülürler. Mezarı Galata Mevlevîhânesindedir. Mezar taşında; ´´Göçdi bekâ mülküne Derviş-i Fasîh-i Mevlevî´´ ibaresi yazılıdır. Fasih Dede´nin eserleri vardır ancak kendisini anlatan yazılı bir eser ne yazık ki yoktur. Sadece Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 12. Cilt ile Rehber Ansiklopedisi, 7. Ciltte Fasih Dede´den bahsedilmektedir. Fasih Dede´yi bu kadar anlatmamın nedeni onunla ilgili bir hikâye? Fasih Dede her akşam Galata Balıkpazarı´nda, bir meyhanede demlenir, dergâha, ?Âheste reviş hüsn-i edâ Mevleviyâne? (Mevlevihaneye yavaşça gitmek) bir tarzda sallana sallana, yalpa vura vura çıkar ve dergâha yakın Şah Kulu Mescidi´nin önünde oturup akşam namazını bekleyen imama, mestâne (sarhoş gibi, kendinden geçmişçesine) bir ?Selâmün aleyküm imam!? dermiş. İmam, başta sikke, sırtta hırka, bu Mevlevi dervişinin halini ibretle seyreder, başını sallar, lâ-havle çeker, selamını kerhen alırmış. Fasih, bir gün yine aynı eda ile gelirken imam Fasih´in selamını almamaya karar verir, inat eder, kararını da yerine getirir. İmam o akşam rüyasında görür ki kurbağa olmuş. Badik badik giderken havadan süzülüp inen bir kartal, imamı pençesine taktığı gibi havalanır. Kurbağa şeklindeki imam bir aralık aşağıya bakar, sivri, yalçın kayalarla dolu bir yer. ´´Eyvah´´ der, ?pençesinden kurtulursam düşüp pestilim çıkacak, düşmezsem akıbetim belli.? Tam bu sırada kartal birdenbire pençesini açar ve imam hızla düşer. Fakat bir de ne görsün? Aşağıda Fasih eteğini açmış bekliyor. Lop deyip eteğine düşer ve irkilerek kan ter içinde uyanır. Sarhoştan keramet, bu nasıl şey? Bir hayli düşünür uykusu kaçar. Sabah da yakın, abdestini tazeler camiye gider. Günün dağdağası rüyasını unutturmuştur. Akşam namazını, yine cami önündeki alçak ve arkalıksız hasır iskemlesine oturmuş beklerken bir de bakar ki Fasih sallana sallana yine yukarıya doğru geliyor. Geceyi hatırlar yüreği oynar, önünü kavuşturur. Derken Fasih imamın hizasına gelince, harfleri çiğneye çiğneye der ki: -´´Selamün aleyküm imam. Gördün ya, dün gece Fasih´in eteği olmasaydı yamyassı olacaktın.´´ Allah´ın öyle kulları vardır ki, halk onları bilmez, din tacirleri ise hiç bilmez. Hoş, bazen kendileri de makamlarının farkında değillerdir. Her daim hulus-u kalp ile boyun büker, dua ederler.