Osman Aydoğan


Facebook maceram (1)


2010 yılında Facebook denilen bu maceraya atıldım? İlk mesajımı çok sevdiğim bir arkadaşımdan aldım; ?´Osman, sen de mi düştün bu gayya kuyusuna´´ diyordu mesajında? 2010 yılında Facebook sayfasını açınca ilk aylar tanıdıklarımı, arkadaşlarımı, dostlarımı, akrabalarımı aradım Facebook sayfalarında, buldukça onları sayfama davet ettim, arkadaşlık teklifinde bulundum? Sağ olsunlar hiçbirisi reddetmedi. Hepsine teşekkür ediyorum? Bu işlemim üç - beş ay kadar sürdü... Ondan sonra kapattım sayfamı o günden bugüne hiçbir kimseye arkadaşlık teklifinde bulunmadım... Öyle ya, yeni sayfa açan bir arkadaşım veya bir tanıdığım benim yaptığım gibi sayfasında, bu ortamda beni fark edip, benim de var olduğumu görüp bana arkadaşlık teklifini, davetini yapmasını bekliyorum? Facebook´ta yeni sayfa açmış bir arkadaşımı görüyorum, muhtemeldir ki o da beni görüyor, ancak bana arkadaşlık teklifi gelmiyor. Belki diyorum yeni olduğu için henüz zaman bulamamıştır. Veya henüz beni görmemiştir. Yoksa neden beni arkadaş grubuna katmak istemesin kİ! Değil mi? Birazdan anlatacağım, yoksa diyorum, yoksa benim muhalif kimliğim, yazılarım mı ürkütüyordur bu arkadaşlarımı? Tanımadıklarım kişilerden de arkadaşlık teklifi aldım? Başlangıçta tanımasam da bu kişileri arkadaşlığa kabul ettim... Sonra bunların bir kısmı gerek özelden yazarak gerekse de genelden yazarak her yazdığım konuyu eleştirmeye başladılar, hatta hakarete kadar götürdüler, hatta küfür edenler dahi oldu, tehdit edenler dahi oldu? Başlangıçta bunlara cevap yetiştirmeye çalıştımsa da bu seviyesizlerle ve bu densizlerle baş edemedim, onlara engel olamadım... Sonunda kesin bir çözüm buldum: Bana sataşan kim olursa olsun hiç tartışmaya girmiyorum... Hemen engelliyorum... Sonrada elimin tozunu silker gibi ellerimi çırpıyorum... Kesin çözüm! Değil mi? Bana sataşanlar sadece tanımadıklarım mı? Hayır? Çok yakın tanıdıklarım da bana aynı muameleyi yaptılar? Bunlardan yazısına ´´Osman´cığım´´ diye başlayıp utanmadan beni tehdit edenler de oldu? Onları da engelledim? Fakat bu bana şunu getirdi; her arkadaşlık teklifini hemen kabul etmeme kuralını? Eğer ortak arkadaşlarımız yoksa ve tanımıyorsam bu teklifleri kabul etmiyorum... Ne yapayım değil mi, sütten ağzım yanınca? Hâlbuki gördüğünüz, okuduğunuz gibi yazılarımda kimseye ve herhangi bir siyasi düşünceye hakaret etmiyorum, saygısızlık yapmıyorum, akademisyen değilim ama mümkün olduğu kadar amatörce akademik, tarihi, edebi ve felsefi yazılar yazmaya çalışıyorum? Bu alandaki birikimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Özgürlük önyargılardan kurtulmaktır diye biliyorum? Edebiyatın ve sanatın ideolojisi olmaz diye biliyorum? Bu nedenle de sizlerle şiirler paylaşırken kimi zaman Nazım´dan, kimi zaman Âkif´ten, kimi zaman Cemal Süreyya´dan, Can Yücel´den, kimi zaman Sezai Kararakoç´tan, Abdurrahim Karakoç´tan, Arif Nihat Asya´dan alıntılar yapıyorum. En azından görüyorsunuz, okuyorsunuz? Çünkü bu coğrafya bizim, bu topraklar bizim, bu ürünler, bu mahsul bizim, bu edebiyat, bu şiirler bizim, bu şarkılar, bu türküler bizim? Nazım´ın söylediği gibi; ?´Dörtnala gelip Uzak Asya´dan Akdeniz´e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.´´ Bu memleket, bu şairler bizim? Bu kader bizim, bu cennet, bu cehennem bizim? Nazım ne kadar bizim büyük bir şairimizse Necip Fazıl da o kadar bizim büyük bir şairimizdir. Ben böyle biliyorum. Hal böyleyken de saldırdılar bana? Ağza alınmayacak küfürler ettiler ki burada terbiyem elvermez yazmaya... Kendilerini ne sanıyorlarsa benim de ?´takip edilmem!´´ gerektiği tehdidini savurabiliyorlar? Ne diyeyim şimdi ben bu zavallılara? Bu yazılarıma dahi neden tahammül edemediler, edemiyorlar biliyor musunuz? Çünkü toplum olarak en büyük yanlışımız; önyargı ve duygularımızın bizi besliyor oluşudur, araştırma, analiz etme, mukayese ve muhakeme etme ve neticede ?´anlama´´ gibi zihni melekelerimizin engellenmiş oluşudur, hamasetten bilgi seviyesine gelememiş oluşumuzdur, rasyonel, metodik ve analitik düşünce eksikliğimizin oluşudur. İşte bu yanlışlarımız ve eksikliklerimiz bir değirmenin taşları gibi arasına alıp öğütüyor bizi? Ne yazık ki farkında değiliz? ?´Özgürlük önyargılardan kurtulmaktır´´ demiştim ya? Bana sataşan bu vatandaşlara kızamıyorum da? Onların henüz özgür olamadıklarını düşünüyorum, henüz önyargılarından kurtulamadıklarını düşünüyorum? Bütün bunlara rağmen muhalif bir kimliğimin olmadığını da iddia etmiyorum? Hayatımda Trabzon´a hiç gitmemiş, Trabzon´u hiç görmemiş birisi olmama rağmen sırf üç büyüklere (muktedirlere) muhalefet olsun diye otuz yıl boyunca Trabzonspor´u tuttum? (Şimdi değil tabii, Trabzonspor´un üç büyüklere başkaldırdığı zamandı o zaman)