Osman Aydoğan


Etnik ve folklorik bir kimlik olarak Moğollar


Önceki yazımda Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında 1473 yılında yapılan Otlukbeli Savaşını anlatırken Ilısı Barajının yapımı nedeniyle su altında kalacak olan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan´ın saltanat yıllarında şehit (!) düşen oğlu Zeynel Bey için yaptırıldığı türbenin taşınmasından yola çıkarak şu iki soruyu sormuştum: ´´Osmanlı´nın bizzat savaştığı düşmanının oğluna ve onun türbesine gösterilen bu ihtimam niyedir?´´ İkinci sorum da şu idi: Otlukbeli Savaşı birçok tarihçiye göre döneme oranla kullanılan taktik, teknoloji ve insan gücü bakımından 15. yüzyılda yaşanan en büyük savaşlarından birisi olarak kabul edilmesine rağmen Türk tarihinde ve askerî akademilerde neden gereken önem verilmezdi? İllaki okutulacak savaşlar Osmanlının Hristiyanlar ile, Batı ile olan savaşları mı olmak zorundaydı? İşte bu iki sorunun cevabını da Moğollar üzerinden vermek istiyorum... Cengiz Han tarafından 1206 yılında kurulan Moğol İmparatorluğu 1294 yılına kadar yaşar. Kısa zamanda her yönde genişleyip, dünyanın %22´sine yayılıp, 34 milyon km2´ den fazla bir alanı kapsayarak ve tarihin bitişik sınırlara sahip en büyük imparatorluğu olurlar. En geniş döneminde 100 milyondan fazla kişiyi topraklarında barındırır. İmparatorluğun bu denli geniş olması ile Batı ile Doğuyu birleştirmiş, bu sayede İpek ve Baharat yollarında ticaret yapmak güvenli olmuş ve Pax Mongolica denilen barış dönemini başlatmıştır. Cengiz Han zamanındaki Moğol Ordusu dünyadaki en organize ve en disiplinli ordu haline gelmiştir. Moğol ordusu da tarihteki önemli ordular arasında sadece atlılardan oluşan tek orduydu. Moğollar, yüzyıllarca Türklerle yan yana yaşamışlar ve bunun sonucu olarak da Türk kültür ve medeniyetinin etkisinde kalmışlar ve zamanla Türkleşmiş ve İslamlaşmıştır. Orta Asya´da halen Cengiz Han ve hanedan üyeleri Türk olarak kabul edilir. Türklükle Moğolluk tarihsel, coğrafi, kültürel olarak çok geçişlilik arz ettiği için; Asya bozkırlarında Hunlardan itibaren Türk tarihini Moğol tarihinden ayırmak hemen hemen imkânsızdır. Fransız oryantalist ve Türkolog Jean-Paul Roux (1925 ? 2009) Cengiz Han için Moğollaşmış bir Türk, Timur için ise Türkleşmiş bir Moğol demektedir. Bu nedenle Türk tarihinde Moğollar öteki bir toplum olarak sayılmazlar. Bu nedenlerle de günümüzde Türkler çocuklarına göğsünü gere gere Cengiz, Kubilay, Temuçin, Oktay, Timur, Noyan adlarını verirler. Türkçülüğün babası olan Nihal Atsız, oğluna vasiyetinde (1941) ötekileştirdiği toplumları şöyle sıralar: Yahudiler, Çinliler, Acemler, Yunanlılar, Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler, Japonlar, Afganlılar, Amerikalılar, Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Gürcüler, Çeçenler... Ancak bunların arasında Moğollar yoktur. Ancak tarih baba tarih sayfalarında Moğolları farklı anlatır. 3 Temmuz 1243 tarihli Kösedağ Muharebesi, Anadolu Selçuklularının Moğollara yenilmesiyle sonuçlanır. Bu yenilgiyle bu topraklarda Moğol istilalarının önünü açan Moğol Baycu Noyan´dır. Noyan, Anadolu´yu Moğollara bağlayarak Büyük Han´ın nazarında itibar kazanmak istemiştir. Kösedağ savaşından sonra Moğollar bu topraklarda çok can yakmıştır. 13´üncü yüzyıl, Anadolu´nun Moğolların baskısı altında inim inim inlediği bir dönemdir. O zamanlar Anadolu´da Moğollara dair sarf edilen adeta efsaneleşmiş söz şudur: ?´Geldiler, yaktılar, yıktılar, kestiler, biçtiler, gittiler...´´ Haçlılar bile Anadolu´ya Moğollar kadar zarar vermemişlerdir.