Oğuz Gümüşkaynak


EFES VE FENER...


Dünya basketbolunda Amerika liginden sonra en fazla takipçisi olan Avrupa şampiyonası finalinde iki Türk takımı ilk dörtte şampiyonluk yarışında mücadele etti. Bu başarıyı kitabın hangi yüzünden okumaya çalışırsanız, yazılanları da düşüncelerinizi de oradan görebilirsiniz. Benim branşım voleybol kadar basketbolda da Türkiye´de hatırı sayılır kişilerle dostluğum vardır. Şampiyona öncesi konuştuğum dostlarım şampiyona başlamadan zaten sıralamayı söylediler. Sıralamada bir ve üç arasında bazı dostların fikir ayrılığını gördüm. Ama iki ile dört arasındaki hem fikirleri tam isabetti iki Türk kulübünü Avrupa şampiyonasının finalinde görmek büyük mutluluk tabiki. Bu mutluluk sizin görüş açınız çerçevenizde nasıl değerlendireceğinize bağlı. Buraya kadar gelmek paranın gücüyle olur. Paran varsa böylesine bir olanağı size hak görüyorlarsa sizinde bu olanaktan yaralanma hakkınızdan daha doğal ne olabilir ki. İçinde Türk oyuncularının yok denebilecek kadar az süre aldığı Türk takımlarının olduğu bir finalin başarısı ne kadar sizi mutlu eder bilemem. Ülkemde binin üzerinde basketbol okulları var. Ülkemde hemen hemen basketbolun ön planda olmadığı şehirde yok.Ama 5 oyuncunun  üçünün direk olarak yabancıların oynadığı süper lig basketbol maçlarına bir bakın. Size soruyorum bu başarının sahibi Türk gençlerimi Türk sporumu yoksa külüpleri mi? Tercihiniz ne olmalıydı bilemem ama ülkemde içinde Türk gençlerinin olmadığı bir başarı bana göre başarı değildir. Eğerki başarı Türkiye´nin olacaksa Türk sporcusu ve Türk sporu öncelikli olmalı. Basketbol okulları çözüm değildir. Eğitimin ticareti olmaz hele ki bizim gibi geri geri giden ülkelerde siz Efes ve Fener´in başarısını Türkiye´nin başarısı olarak görseniz de beni tatmin edemezsiniz. Ben buna sadece çakma başarı derim. Sadece formanın önündeki ay yıldız yetmiyor ay yıldızlı formanın içinde Türk gençleri olana kadar benim için bu başarı başarı değildir.