Osman Aydoğan


Dorian Gray´in Portresi


?´Dorian Gray´in Portresi´´ (Can Yayınları, 2016), İrlandalı oyun yazarı, romancı ve şair Oscar Wilde´ın Nisan 1891´de yayımlanmış olan tek romanıdır. Oscar Wilde bu romanda çıkış noktası olarak, antik Yunan´da geçen bir efsaneyi konu alır. Roma imparatorluğunun "Beş İyi İmparator´´un üçüncüsü olan Hadrianus´un saltanatının sendeleyen bir başlangıcı, şanlı bir ortası ve trajik bir sonu vardır. İşte bu İmparator Hadrianus, güzelliği ile nam salan, genç yağız bir delikanlı olan Yunanlı gözdesi Antinous ile aşk yaşar (!) Rivayete göre gözde Antinous yaşlanmakta olan ve yaşlanmaktan korkan Hadrianus için kendini Nil Nehri´nin azgın sularına bırakarak, kalan ömrünü sevgilisine armağan eder. İşte Oscar Wilde´ın bu romanın çıkış noktası antik Yunan´da geçen bu efsaneye dayanır. Romanın kahramanı Dorian Gray çok yakışıklı genç bir adamdır. Dorian Gray´ın hayranı olan ressam Basil Hallward, onun güzelliğinden çok etkilenir ve sanatında yeni bir akım oluşturduğuna inanır. Basil´in evinin bahçesinde, Dorian Gray, Basil´in arkadaşı Lord Henry Wotton ile tanışır ve onun dünya görüşünden adeta büyülenir. Lord Henry, hayatta en önemli değerlerin zevk ve güzellik olduğunu düşünür ve ?´Hazcılık´´ üzerine kurulu bu düşüncelerini Dorian Gray´a anlatır. Dorian Gray bunun üstüne güzelliğini bir gün yitireceğini fark eder ve ağlayarak onun yerine Basil´in çizdiği resminin yaşlanmasını ne kadar çok istediğini dile getirir. Bu isteğini şöyle seslendirir Dorian Gray; "Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... Bunun için her şeyi verirdim!" Dorian Gray´ın bu dileği gerçekleşir. Portresi işlediği her günahın izini taşımak üzere işaretlenir ve bu günahların her biri portresinde kusur veya yaşlanma belirtisi olarak yer alır. Dorian Gray, sansasyonlarla dolu bir hayat yaşar ama bir türlü yaşlanmaz. Ancak Dorian Gray´ın kalan dış güzelliği yanında iç dünyasının çirkinleşmesi bu resimde canlandırılır. Romanda; başlangıçta olağanüstü güzellikte ve saf bir ruha sahip olan Dorian Gray´in güzellik ve gençlik uğruna ve çekiciliğinden aldığı güçle zaman içinde yozlaşmasını ve şeytani bir ruha bürünmesi anlatılır. Dorian Gray´in isteği (daima genç ve güzel olmak) gerçekleşir ama her şeyin bir bedeli vardır ve bu bedel bazen ağır bir biçimde ve geç bir dönemde ödenir. Romanın başında masum Dorian Gray vardır. Sonrasında ise Dorian Gray´´ın ruhu ilmek ilmek karanlıkla işlenir. Dorian Gray´in saf ve güzel portresi ise Dorian Gray´in şeytani ruha bürünmesi ile zamanla çirkinleşip şeytani bir hal alır... Oscar Wilde romanının ilerleyen sayfalarında Dorian Gray´in şahsında insan ruhunun derinliklerinde ne menem bir karanlığın bulunduğunu oldukça etkileyici bir şekilde ortaya koyar. Dorian Gray bu karanlığı kontrol edemez. Çünkü manik depresif- psikotik örüntüleri onu şehvet, güç ve haz dolu kaotik bir evrene hapseder. Romanın da özünü sanırım şu iki dize çok net bir şekilde anlatır: "Bir hüznün resmi gibi / kalbi olmayan bir yüz." Sonuç olarak Dorian Gray´in dileği gerçekleşmiş, zevk peşinde koşarak geçen sefih hayatına karşın hep genç ve yakışıklı kalmıştır. Fakat bu arada portresi geçen zamanın ve bu genç adamın yaşadığı sefih hayatın izleriyle giderek yaşlanıp çirkinleşmiştir. Portreye odaklanan, sonsuz gençlik karşısında ruhunu satan ve ruhunun ölmüş olmasından korkan Dorian için kurtuluş yoktur. Sonunda Dorian Gray bu çirkin tabloyu ortadan kaldırmaya karar verir ve tabloyu bıçakla parçalar. Ancak tabloyu ortadan kaldırmak için onu bıçaklayıp parçalayan Dorian Gray´ın bıçakla parçalayıp öldürdüğü aslında kendisidir... Cinayet yerine gelenlerin orada gördükleri ise yaşlı ve çirkin bir adamın cesediyle genç ve yakışıklı bir adam portresidir? ´´Dorian Gray´in Portresi´´ romanını Oscar Wilde, ?bir ruhun hikâyesi´´ diye tanımlar ve ´´herkes Dorian Gray´da kendi günahını görecektir´´ der. Günümüzde de halen aramızda yaşayan nice Dorian Gray´ler, nice Dorian Gray´lerin ruhları ve bu ruhların nice hikâyeleri ve nice günahları vardır. Ve Oscar Wilde´ın dediği gibi, herkes Dorian Gray´da kendi günahını görecektir. Bu Dorian Gray´ler portrelerle tersini göstermeye ne kadar çalışsalar da ruhlarını şeytana sattıklarını gizleyemezler. Tabii bütün Dorian Gray´ler kendisini kaybedip savrulmuyor. Ruhları karanlığa boyansa da şehvetin, gücün, kibrin, hırsın ve nefretin özgürce vals ettiği bu ruhlardan bazıları tutkularının aleviyle halen yanmaya ve yakmaya devam ediyor. Doymak ya da had bilmek onlar için günahın ta kendisi ama hayat denen oyunu usturuplu şekilde oynamasını da biliyorlar. Ancak; Oscar Wilde´nin ´´Dorian Gray´in Portresi´´ romanı için ilham aldığı antik Yunan efsanesindeki Roma imparatoru Hadrianus´ta olduğu gibi her Dorian Gray´ın saltanatının sendeleyen bir başlangıcı, şanlı bir ortası ve trajik bir sonu vardır. Allah onlara kapılanların yar ve yardımcısı olsun... İbn-i Haldun o muazzam eseri Mukaddime´sinde: ?Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer? derdi... ?´Edebiyat´´ kelimesi ise; Arapça ?´edep´´ kelime kökünden gelir ve görgü, terbiye, yaşam tarzına ilişkin hikâye ve gözlemler anlamlarına gelen bu ?´edep´´ kelimesinin çoğuludur. Platon, ?´Devlet´´ isimli eserinde edebiyatı genel anlamı ile hayatın yansıması olarak tanımlar? Çünkü tarih, edebiyat ve sanat, hayatın aynasıdır. Bakmayın siz böyle uzun uzun anlattığıma? Gündemi mi takip edeceksiniz? Algı yaratmak için manipüle edilmiş haberlerin arasında kaybolmayın. Gerçeği mi görmek istiyorsunuz? Tarihe, debiyata, sanata sığının? Neden ben hemen hemen her gün tarihten, edebiyattan, şiirden, sanattan bahsediyorum zannediyorsunuz ki? Zaten ne varsa tarihte, edebiyatta, şiirde ve sanatta vardır?Gerçeği orada görürsünüz?