Osman Aydoğan


DÖNME! (2)


Bir gün Rus ordu Komutanı Grandük Nikolay Nikolayeviç Padişah ile görüşmek ister. Protokol kurallarına aykırı bir istektir bu. Rus ordu komutanı normal olarak Türk ordu komutanı ile görüşmelidir. Ancak padişah bu isteği kabul eder. Rus ordu komutanı Rus sefaretine ait bir gemi ile Yeşilköy´den Dolmabahçe´ye gelir. Dolmabahçe sarayının rıhtıma kırmızı halılar serilir. Başta padişah, sadrazam ve nazırlar Rus ordu komutanı Grandük Nikolay Nikolayeviç?i törenle karşılamaya çıkarlar. Rus Ordu Komutanı Grandük Nikolay Nikolayeviç iri yarı birisidir. Gemiden rıhtıma iner? Arkasından da yaveri iner... Yaver de iri yarı, insan azmanı birisidir. Ancak yaverin elinde iki tane flama vardır; birisi Rus Ordu flaması, diğeri de Rus bayrağıdır. Yaver bu iki flamayı Dolmabahçe sarayının bahçesine saplar. Bu tam bir hakarettir aslında. Bu hareket eğer İstanbul Ruslar tarafından işgal edilseydi yapılabilecek bir hareketti. Bu hareket karşısında başta padişah, sadrazam olmak üzere hiçbir vezirin kılı kıpırdamaz Ahmet Vefik Paşa hariç... Ahmet Vefik Paşa karşılama heyetinin önüne çıkar, sert adımlarla Rus Ordu Komutanı Grandük Nikolay Nikolayeviç´e doğru yürümeye başlar. Rus Ordu Komutanı da kendisine doğru sert adımlarla gelen Ahmet Vefik Paşa´yı kendisine refakat etmek üzere geldiğini sanarak duraklar. Ahmet Vefik Paşa Rus Ordu Komutanına çarparak ilerler, bu iki flamanın saplandığı yere kadar gider, bu iki flamayı sert bir hareketle çıkarıp alır, iki adam daha atar ve bu iki flamayı Boğazın sularına saplayacak şekilde sertçe fırlatır. Bu iki flama hemen Boğazın sularına gömülerek kaybolur. Bu işlemden sonra Ahmet Vefik Paşa yine sert adımlarla yürüyerek yerine geçer. Rus Ordu Komutanı da şaşkınlıkla seyrettiği bu manzara karşısında sanki hiçbir şey olmamış gibi yürüyerek kabul yerine gider. Keşke diyorum; Ahmet Vefik Paşa´ya ´´dönme´´ diyen profesör, Ahmet Vefik Paşa kadar Türk olsaydı? Başta padişah ve sadrazam olmak üzere Rus Ordu Komutanını karşılamada bulunan herkes Türk´tür. Fakat Ahmet Vefik Paşa dönmedir! Gelelim ikinci vakaya? 1880´li yıllar? Ahmet Vefik Paşa Bursa´ya vali olarak atanır. Vali Ahmet Vefik Paşa bir gün teftişe çıkar, İnegöl´e gelir. Refakatçileri ile şehrin ortasında bir çınarın gölgesine otururlar. Ahmet Vefik Paşa, tam karşısında bacak bacak üstüne atmış kabararak oturan şahsa sorar: ?´Beyefendi siz kimsiniz? Hangi millettensiniz?? ?Ben, şehir eşrafından Kiremitçiyan Oğullarından zeytin tüccarı Bogosum?? Ahmet Vefik Paşa orada bulunanlara sormaya devam eder ve şu cevapları alır; ?Ben, İnegöl eşrafından Pastırmacıyan Oğullarından zeytinyağı tüccarı Artinim?? ?Ben Paşa Hazretleri, şehir eşrafından Kasapyan Oğullarından koyun ve sığır tüccarı Popopalas´ım...? Paşanın gözü, arkalarda kırık bir iskemlenin üstünde oturan boynu bükük, omzu çökük ancak nur yüzlü bir ihtiyara ilişir. ?Ya siz babacığım, siz hangi millettensiniz?? Nur yüzlü ihtiyar, bir Paşa tarafından kendisine sual sorulacağını ummadığından, sualin kendisine değil başka birine sorulduğunu zannederek etrafına bakınır. Ahmet Vefik Paşa; "Babacığım size soruyorum!" der. İhtiyar tereddütle kendi kendini işaret eder: ?Bana mı soruyorsunuz Paşa Hazretleri?? ?Evet, Babacığım sana soruyorum. Sen hangi millettensin?? İhtiyar kısık sesle utanırcasına söyler; ?Ben Paşa Hazretleri, haşa huzurdan Türk´üm.? Ahmet Vefik Paşa ayağa kalkar, ihtiyarı omuzlarından tutar, ihtiyarı sarsarak haykırırcasına, bağırırcasına, gürlercesine konuşur: ?´Babacığım, bu memlekette Türk olmak, Türküm demek suç mudur ki böyle konuşuyorsun. Ben de Türküm desene, bunu gururla söylesene, bunu iftiharla haykırsana. Bak ben de Türküm!´´ İhtiyar; "Sahi mi Paşa Hazretleri sen de Türk müsün, Türk´ten Paşa olur mu?´´ diyerek Ahmet Vefik Paşa´nın elini öper. Ahmet Vefik Paşa; "Babacığım Paşa olmak ne ki. Yedi cihana baş eğdiren Padişahlar da Türk´tür, anladın mı?" Keşke diyorum; Ahmet Vefik Paşa´ya ?´dönme´´ diyen profesör, Ahmet Vefik Paşa kadar Türk olsaydı?