Osman Aydoğan


Dolar neden yükseliyor? (3)


Şimdi akademik çalışmaları geçelim, günlük yaşantımıza, gerçek hayata dönelim: Bir taraftan yüzlerce tarikat ve cemaat, bunların güdümündeki vakıflar, dernekler bir örümcek ağı gibi ülkeyi sarmış, trafik kazaları, kör kurşunlar, iş kazaları, kadın cinayetleri, yolsuzluk, içeride bölünme, içeride kavga, Suriye´de savaş, Irak´ta savaş, AB ile ABD ile İsrail ile Rusya ile Mısır ile kavga? Dışarıda dost kalmamış? Diğer taraftan kuvvetler ayrılığını yok et, yargıyı hükumete bağla, hukuku ayaklar altında çiğne, Anayasa Mahkemesini ilga et, onu hükümsüz kıl, adaletin ırzına geç sonra da onunla evlen, devletin olması gereken valilerini, kaymakamlarını partinin il, ilçe başkanları haline getir? PKK´yı, FETÖ´yü azdır, PKK şehir savaşı için şehirlere, kasabalara mühimmat yığarken seyret, FETÖ ne istiyorsa ver, üyelerini devletin kritik kadrolarına yerleştir, beslediğin kargalar, pardon beslediğin FETÖ gözünü çıkarmaya kalktığında da kandırıldık de devleti yönetiyormuş gibi değil de sanki çocukmuş da evcilik oynuyormuş gibi? Ekonomi yavaşlamış. Tarım iflas etmiş? Yatırımlar yok, imalat sanayi durma noktasına gelmiş, işsizlik tavan yapmış, yabancı sermaye gelmediği gibi kaçmaya başlamış? Turist yok... Dolar 4.5´u geçmiş... İçeride kamu harcamaları artmış, devlet şişmiş, parasal disiplin yok, örtülü ödeneklerin haddi hesabı yok, Sayıştay denetimi yok, parlamento denetimi yok? İlim yok, irfan yok, bilim yok, sanat yok, edebiyat yok, felsefe yok... Ne var? Kof bir gurur var, boş bir böbürlenme var, kabadayılık var, külhanbeyliği var, içi boş, bomboş söylemler var? Eğitimde Orta Çağa gidiş var... Çağdaşlık, uygarlık yok, çobanlık var çobanlık. İnsanları koyun yerine koyup onları gütmek var... Sübyancılık var, pedofili var? Tüm bu olumsuzlukların üstüne ülkenin Cumhurbaşkanı ısrarla tüm ekonomik kuramları ve gerçekleri altüst ederek ısrarla faizin sebep, enflasyonun sonuç olduğunu düşünüyor ve her fırsatta bunu söylüyor ve bağımsız olması gereken Merkez Bankasının da buna uymasını istiyor? Ayrıca OHAL düzeni devam ediyor? İktidar OHAL´e dayanarak her konuda herhangi bir anayasal denetim ve itiraz mercii olmadan KHK çıkararak ülkeyi yönetmeye çalışıyor ve bu şekliyle de ülkeyi kabile devleti görünümüne sokuyor? Tüm bunlar ise yabancı yatırımcıda kuşku doğuruyor, güvensizlik hissi yaratıyor? Bunun sonucu olarak da yabancı yatırımcılar gelmedikleri gibi çıkabilenler de çıkıp gidiyor? Aynı nedenlerle yerli yatırımcı da ülkeyi terk ediyor? Böyle bir ülkenin tek derdi yıllardır ?başkanlık? ise ve yıllardır sabah akşam meclisinde medyasında bu konuşuluyorsa bu maksatla referandumlar, seçimler yapılıyorsa... Ve bu referandumlarda, bu seçimlerde YSK açıkça kanunları çiğniyorsa, böylelikle atı alanlar Üsküdar´ı geçiyorsa ve ülkedeki siyasi iktidarın amacı ´´ülkeyi daha iyi yönetmek´´ değil de ´´her ne olursa olsun iktidarda kalmak´´ için politika geliştiriyorsa böyle bir ülkenin halinin Fatih İstanbul´u kuşattığında surlar aşılmak üzere iken ileri gelenlerinin Ayasofya´da toplanıp ?´Meleklerin cinsiyeti´´ni tartıştığı Bizans´tan ne farkı kalır ki?.. Böyle bir ülkede ne yapsın zavallı Dolar! Fırsatını bulsa korkusundan fal taşı gibi açılmış gözleriyle değil yükselmek tavana fırlayacak tavana... Konuyu uzattığımın farkındayım ama son olarak şu konuyu da vurgulamadan geçemeyeceğim. Ekonomi yönetiminin büyükçe bir kısmı ekonomi dışı bir konu olan gerçek anlamda bir liderlikle ilgilidir. Şöyle ki: Daha iyi yönetebilmek için uygulanan bölüp yönetme, başkaldırmaya izin vermeden baskı altına alma, zayıflatma ve geriletme yöntemine ?´Yönetim Bilimi´´ adı verilir ve genellikle siyasette uygulanır? Siyasette siz insanlara ve kurumlara hükmetmeye çalışırsanız zaten yenilmiş sayılırsınız? Siyasette müdahaleci ve denetleyici tavır; heves yitirir, hedef küçültür, özgüven sarsar? İnsana sevgi ve sevgi yüklü sabırla yaklaşmayan, insanların hep olumsuz taraflarını görüp onlara karamsar bir yüzle bakan siyasal bir yönetimin, nasıl bir yönetim olursa olsun başarı şansı yoktur. Hümanist felsefenin ana izleği, sevgi yüklü ilişkilerin hayata anlam kattığıdır. Yalnızca öfkesini değil tiksinme ve küçümseme duygusunu belli eden zorlayıcı liderler tüm insanlar ve toplum üzerinde yıkıcı bir duygusal etki yaratırlar? Asık suratlı liderlerin ekiplerinde, insanlarında, kurumlarında ahenk bozulur, verimlilik düşer? Bu ekipte insanların ve kurumların liderlerini hoşnut etmek için sarf ettikleri telaşlı çaba liderlerin kötü kararlar almalarına ve yanlış stratejiler seçmelerine yol açar? Siyaset bilimcisi Max Weber; ?´ayakta kalan kurumlar bir liderin karizması nedeniyle değil de sistem içinde liderliği geliştirdiği için başarılı olurlar´´ derdi? Ülke son on altı yıldır sistem içinde geliştirilen bir liderlikle değil de bir liderin karizmasıyla yönetilmeye çalışılmıştır. Sonuç: Bütün bu anlattıklarımdan çıkan sonuç olarak sadece doların yükselmesi değildir. Sonuç olarak da eğitimden sanayiye, tarımdan ticarete, ordudan diyanete, kültürden siyasete hiçbir kurum ayakta kalamamıştır. Böyle bir yönetim anlayışında kaçınılmaz sonuç ise iflastır...