Osman Aydoğan


Dinbaz, Düzenbaz ve Dindar


Aslında bu yazının başlığı ?´Farsça dersi´´ olmalıydı? Ama başlıktaki kelimeler yazıya hâkim olunca yazının başlığı bu ismi aldı. Tavla oynayanlar Farsça altıya kadar saymasını bilirler: Yek, du, se, cihar, penç, şeş. Ancak onlara Farsça ´´Yedi´´ nedir diye sorsam bilmezler. Onu da ben söyleyeyim, Farsça yedi: ´´heft´´ dir (veya hefte). Yedi günlük, ´´hafta´´ ismi de buradan gelir. Halen Türkçe´de kullandığımız Farsça gün isimleri de şunlardır: Pazar: Ba (yemek), zar (yer), Bazar, Pazar. Pazartesi: Pazar´ın ertesi, Pazartesi. Çarşamba: Ceharşenbe (dördüncü gün), Çarşamba. Perşembe: Pençşenbe (beşinci gün), Perşembe. ?Baz? eki Farsça ?oynayan? anlamına gelir. Farsça oynamak demek olan ?´bâhten´´ fiilinden gellen ?bâz?, hangi sözcüğün sonuna eklenirse ona ?´oynayan´´ anlamı verir... Sonu ´´baz´´ ile biten bazı kelimeler: Kumarbaz: Kumar oynayan Canbaz: Canı ile oynayan.. Sihirbaz: Sihir ile oynayan.. Hokkabaz: Hokkalarla oynayan Dilbaz: Dili ile oynayan (Bir yığın lafa ebeliği yaparak tartışmalarda üste çıkan) Dinbaz: Din ile oynayan. Dini siyasetine alt eden? Ancak bu kural ?Düzenbaz?da işe yaramaz. Bu sözcükteki ?´baz´´; ?düzen´´ ile oynayan anlamına gelmiyor. Çünkü Farsça ?baz?ın önüne konacak sözcüğün de Farsça olması şart. Çünkü ?düzen? Türkçe bir sözcük? Baz ise Türkçe değil, Farsça? Dolayısıyla bu sözcük Türkçe değil Farsça? İşte Farsçadaki bu ?düzenbaz? sözcüğünün açıklaması: ?Dü? malum, ?iki? demek. ?Zen? ise ?kadın? demek. ?Baz? da ?oynayan? anlamına geldiğine göre? Buradaki ?düzenbaz?, ?iki kadınla oynayan, oynaşan? demek! Ancak Türkçede ?Düzenbaz? daha çok, siyasette her kesimden görüş sahiplerini idare eden anlamında kullanılır. İşte bu tipler her devirde vardırlar ve Turhan Selçuk´un çizgi roman kahramanı ?´Abdülcanbaz´´ tiplemesindeki Gözlüklü Sami Bey´dirler. Şeytani bir zekâya ve süngülü bir bastona sahiptirler. İşrete, kadına düşkün, düzenbaz bir adamdırlar. Hazırlopçudurlar.. . Hem İsa´cı hem Yehuda´cıdırlar. Hem Musa´cı hem Firavun´cudurlar. Hem Nemrut´cu hem İbrahim´cidirler. Hem Sezar´dan yana, hem de Brütüs´ten yanadırlar.. Onlar ´´Düzenbaz´´dırlar... Yine Farsça ?dâşten? fiilinden gelen ?dâr? eki de sonuna geldiği her ne ise onu ?sahiplenen?i tanımlar. Örneğin: Mühürdar: Mühür sahibi Alemdar: Bayrağı veya sancağı sahiplenen, (taşıyan) Serdar: ?´Ser´´ kafa, baş demek, Serdar; kafayı, başı sahiplenen, yani askerin başı, başkomutan. Hükümdar: Hükmün sahibi, sultan, padişah? Dindar: Dine sahip olan, dine sahip çıkan, dini koruyan, dini hakkıyla yaşayan... Dindar insanlar Allahü teâlânın öyle kullarıdır ki, halk onları bilemez. Hoş bazen kendileri de makamlarının farkında değildirler. Hulûs-u kalp ile boyun büker ümmet-i Muhammed´e dua ederler. Samimi niyazları ile zırh olurlar iyi insanlara. Onlar adsız sansız Allah dostlarıdırlar, onların bir seher vakti gözyaşıyla yaptıkları dua binlerce topun yapamadığını yapar, kralları, sultanlıkları yıkar, kaleleri paralar. Dinbaz insanlar ise dini siyasete alet ederler, kutsal mekânları siyaset meydanına çevirirler, siyaset meydanlarında ise elde Kur´an ile dolaşırlar. Bu insanlar Giordano Bruno´nun; "Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı´yı kullanırlar" diye bahsettiği kötü insanlardır. Anlıyorsunuz değil mi ?´Dindar´´ kim, ?´Dinbaz´´ kim, ?´Düzenbaz´´ kim? Son iki tanımdan etrafımızda o kadar çok var ki, bunlar en çok hulûs-u kalp ile dua eden Allah dostu dindar insanlara ve dine zarar veriyorlar? Allah bu devleti, bu milleti ve bu kutsal dini; bu dinbaz ve bu düzenbazların şerrinden korusun. Amin...