Osman Aydoğan


Dil ve Kültür İlişkisi Üzerine


Dil ve kültür ilişkisi denince ilk akla gelen 1700´lü yılların sonları ve 1800´lü yılların başlarında yaşamış olan Alman düşünür Wilhelm von Humbolt´dur. Wilhelm von Humbolt"un 17 cilt tutan ´´Gesammelte Schriften´´ isimli kitabı dil ve kültür ilişkisi konusunda temel bir eserdir. Ülkemizde Wilhelm Von Humboldt´un dil ve kültür ilişkisini en iyi inceleyen ?´Wilhelm Von Humboldt´da Dil-Kültür Bağlantısı´´ isimli kitabı ile Bedia Akarsu´dur. (Remzi Yayınevi, İstanbul, 1984) Bedia Akarsu Humbolt´un düşüncelerini eserinde şu şekilde verir; İnsanı insan yapan dildir. Dil olmasaydı insan olmazdı. Dil düşünceyi yaratır. Düşünceyi yaratan ve ileri götüren dildir. Dilini oluşturan, yükselten bir toplum gerçek bir düşünce etkinliği gösterebilir. Dil, gerçek etkinliğini de düşüncede gösterir. Dilin içinde bulunan yaratıcı yaşam ilkesi (Lebensprinzip) ve insanda bulunan ruh gücü (Geisteskraft) dille birlikte düşünceyi de geliştirir. Gelişmiş bir kültür, ancak gelişmiş bir dille kazanılabilir. Dili insanın ruhu (Geist) meydana getirmiştir. Dile gelen insan ruhudur. İnsanın konuşurken (ve de yazarken) kullandığı kelimeler ve konuşurken ses tonu ve vurgulamaları o insanın ruhuna ayna tutar. Dil konuşanın içini gösterir. Bir ulusun ruhu da dilinde kendini açığa vurur. Dil aynı zamanda ulusun ruhunun dış görünüşüdür; ulusun dili ruhudur, ruhu da dili. Bir ulusun dilinin, sözcüklerinin açık ve anlaşılır oluşu düşünce yaratmalarına götürür. Uluslar dil ile bilinçleşmişler ve dilden bilgileri anlaşılır duruma getiren şeyler kazanmışlardır. Dil, insanları buna erişecek kadar entelektüel bir duruma getirince, insanların duyguları gelişerek, insanlar varlıklarını daha iyi duyumsamışlardır. *** Dil ve kültür ilişkisi konusunda akla gelen ikinci düşünür Avusturyalı Ludwig Josef Johann Wittgenstein´dır. (1889-1951) Wittgenstein dili felsefenin merkezine oturtan 20´inci yüzyılın en önemli filozoflarındandır. Kişinin ve toplumun düşünce ufkunu dilin sınırları ile belirlediğini iddia eden tek filozoftur? Wittgenstein´in hayatı boyunca yayınladığı tek kitap, 1921´de Cambridge´de Bertrand Russell´in gözetimi altında bir öğrenciyken yayınlanan Tractatus logico-philosophicus isimli eseridir. (Türkçede; Tractatus logico-philosophicus, çeviri: Oruç Aruoba, YKY Yayınları, İstanbul 1996) (Tractatus Logico-Philosophicus, Metis Yayınları, 2008) Bütün felsefe problemlerini bir dil problemine indirgeyen Wittgenstein´ın bu eserinin özetinde, dilin kapsamını ve sınırlarını belirleme problemi vardır. Ona göre, dili kullanma, dili anlama, insanları başka varlıklardan ayıran biricik şey, insan yaşamının özünü oluşturan dokudur. Wittgenstein´nın esas görüşü şudur: ?Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.? Wittgenstein´in dil üzerine diğer görüşleri de şu şekildedir; Dil, yalnızca taşıt değil, aynı zamanda şofördür. Dil, yollardan oluşan bir dolambaçtır. Bir yönden geldiğinde yolunu bilmektesindir; aynı yere başka bir yönden geldiğindeyse yolunu kaybetmişsindir artık. Dil dünyayı resmeder. Tümcelerin toplamı dildir. Dil düşünceyi örter. Bütün felsefe dil eleştirisidir. *** Dil kültür ilişkisi mitolojik düşüncede de geçer. Mitolojide sözcük; varlığın bir simgesi, adlandırılması, göstergesi değildir, onun gerçek bir parçasıdır. Mitolojik görüşe göre her nesnenin özü adlarda saklıdır. Adlara egemen olmasını, onları kullanmasını bilen kimse, nesneler üzerinde de bir egemenlik kazanır. Bir Yunan atasözü de derdi ki; ?´İnsanoğlu bilseydi kelimenin gücünü, kötü bir kelimeyi değil kullanmak, aklından bile geçirmezdi.´´ Bir Japon atasözü: ?´Güzel kelimeler güzel doğa, çirkin kelimeler çirkin doğa yaratır.´´ Mitolojide geçen bir başka Yunan atasözüdür: ?´Sözcüğün gücü Tanrı´nın gücüne yakındır.´´