Osman Aydoğan


Dil Bayramı´mızı kutlarken!... (6)


Mitolojide geçen bir başka Yunan atasözüdür: ?´Sözcüğün gücü Tanrı´nın gücüne yakındır. Ve devam ederdi bu Yunan atasözü; ?´İnsanoğlu bilseydi kelimenin gücünü, kötü bir kelimeyi değil kullanmak, aklından bile geçirmezdi.´´ Bir Japon atasözü: ?´Güzel kelimeler güzel doğa, çirkin kelimeler çirkin doğa yaratır.´´ Görüldüğü gibi kullandığımız kelimeler basit birer ses kümesi değillerdir. Kelimelerin işaret ettiği anlamların çok ötesinde çok güçlü anlamları, bizim hayal ettiğimizden daha derin sırları vardır. Dildeki kelime hazinesi azalırken kullanılan kelimelerin de kalitesi bozulmuştur. Tıpkı beslenmemizde biyoçeşitlilik azalırken kalan besinlerin de GDO´lu olmaları gibi kalan kelimelerimiz de GDO´lu hale gelmiştir. ?´İyi´´ ve ?´güzel´´ veya ?´kötü´´ ve ?´çirkin´´ sözcüklerin kullanımı kültürden kültüre değişmekte bu da o kültürdeki insanların dünyaya iyimser veya kötümser bakmasına yol açmaktadır. Ne yazık ki kültürümüzde ifade aracı olarak çoğunlukla ?´kötü´´ ve ?´olumsuz´´ kelimeler kullanılmaktadır. Toplumuzda kendisine bir olay veya nesne hakkında fikri sorulan kişinin verdiği cevap genellikle olumsuz sözcüklerden oluşur. ?´Nasılsınız?´´ diye sorduğunuzda alacağınız cevap genellikle iki olumsuz sözcükten oluşur: ?´Fena değil!´´ ?´Fena´´ ve ?´değil´´ iki olumsuz sözcük bir ?´iyiyim´´in yerini tutmamaktadır. Bu kültürdeki insanımızı cennete götürseniz ve sorsanız cenneti ?´nasıl buldun?´´ diye muhtemel ki yine ?´güzel´´ yerine ?´fena değil´´ cevabını verecektir. Ne yazık ki kültürümüzde yaşama sevincini, mutluluğu, iyiyi ve güzeli anlatan sözcüklerden ziyade gamı, kederi, tasayı ve hüznü anlatan kelimeler çoğunlukla kullanılmaktadır. Şarkılarımızın, türkülerimizin sözlerine bakın, onlar da öyledir? Onlar gamın, kederin, hüznün şarkılarıdır. Sanki hüzün bu kültürde mutluluk aracıdır. Japon atasözünde olduğu gibi bu iki kötü kelime kötü doğa yaratmaktadır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. İnsanlarımız genellikle her şeyden müşteki, mızmız yeryüzü küskünü gibidirler? Halbuki yakınmanın bitmediği yerde hayat bir zebani topuzu, yakınmanın bittiği yerde ise hayat bir gül bahçesidir. Ancak yakınmak da şarka, bu kültüre özgü bir alışkanlıktır. Dualarımız ve dileklerimizde de genellikle Tanrı´dan istediklerimizi istemeyiz de istemediklerimizin gerçekleşmemesini dileriz. ?´Tanrı kaza ve bela vermesin´´ gibi. Kaza ve bela iki olumsuz, fena sözcük. Sanki iyiliğin, güzelliğin, bolluğun, bereketin canı çıktı. Aynı şekilde insanlarımızdan da kendilerinden ne istediğimizi değil ne istemediğimizi talep ederiz. ?´Çevreyi kirletmeyin!´´ deriz, ?´çevreyi temiz tut!´´ yerine. Yollardaki uyarı levhasına bir bakın: ?´Trafik canavarı olmayın!´´ ?´Kurallara uyun!´´, ?´İnsanlara saygılı olun!!´´ vb. demek çok mu zordu? ?´Canavar´´ zaten olumsuz bir kelime... ?´Olmayın!´´ Olumsuz bir emir kipi? Sonuç? Herkes canavar! Benzer şekilde davranışları değiştirmek için de olumsuz yorumlarda bulunuruz. Hâlbuki davranışları etkilemenin en iyi yolu; olumsuz yorumlarda bulunmak değil, olumlu pekiştirmelerde bulunmaktır. ?´Yanlış işleri eleştirmek yerine doğru işleri pekiştirmek için zaman harcarsanız daha iyi bir eğitici veya daha etkin bir yönetici veya lider olursunuz´´ der eğitim bilimciler? Çünkü siz insanlardan ne beklerseniz onlar da size onu verirler. Siz hangi sonuçları arıyorsanız onları bulursunuz. Çocuk yetiştirirken, eğitirken, insanlara davranırken de genellikle hep olumsuz hitaplarda bulunulur?