Osman Aydoğan


Dil Bayramı´mızı kutlarken!... (2)


Ben de Gandi´den yola çıkarak tanım ve dil bilimcilerin görüşleri, kelimelerin nicelik ve nitelik anlamı, duygu, düşünce ve davranışlarımıza etkisini sırasıyla anlatacağım? Türkçe´de geçen ?´kelime´´ Arapça kökenlidir, ?´sözcük´´ ise Türkçe kökenlidir?. Yazımda ben her ikisini de aynı anlamda kullanacağım? Önce tanım... Dil yaşayan bir organizmadır ve diller ve dilin birimi olan kelimeler bir geçmişe sahiptir ve çeşitli şekillenmeler sonucu günümüzdeki şekilleri ortaya çıkmıştır. TDK´na göre kelime; ?´anlamlı ses veya ses birliği, söz, sözcük´´ olarak ifade edilmektedir. Kelime, sözcük ya da söz; tek başına anlamlı, birbirine bağlı bir ya da daha fazla biçim birimden oluşan, ses değeri taşıyan dil birimini ifade eder. Dil bilimcilerin görüşleri? Dil bilimi alanında çalışma yapmış çok bilim adamı vardır. Ancak ben bunlardan benim görüşümü destekleyenlerden üç tanesini anlatacağım? Dil denince ilk akla gelen 1700´lü yılların sonları ve 1800´lü yılların başlarında yaşamış olan Alman düşünür Wilhelm von Humbolt´dur. Wilhelm von Humbolt"un 17 cilt tutan ´´Gesammelte Schriften´´ isimli kitabı dil ve kültür ilişkisi konusunda temel bir eserdir. Ülkemizde Wilhelm Von Humboldt´un dil ve kültür ilişkisini en iyi inceleyen ?´Wilhelm Von Humboldt´da Dil-Kültür Bağlantısı´´ isimli kitabı ile Bedia Akarsu´dur. (Remzi Yayınevi, İstanbul, 1984) Bedia Akarsu Humbolt´un düşüncelerini eserinde şu şekilde verir; İnsanı insan yapan dildir. Dil olmasaydı insan olmazdı. Dil düşünceyi yaratır. Düşünceyi yaratan ve ileri götüren dildir. Dilini oluşturan, yükselten bir toplum gerçek bir düşünce etkinliği gösterebilir. Dilin içinde bulunan yaratıcı yaşam ilkesi ve insanda bulunan ruh gücü dille birlikte düşünceyi de geliştirir. Gelişmiş bir kültür, ancak gelişmiş bir dille kazanılabilir. Dili insanın ruhu meydana getirmiştir. Dile gelen insan ruhudur. İnsanın konuşurken (ve de yazarken) kullandığı kelimeler ve konuşurken ses tonu ve vurgulamaları o insanın ruhuna ayna tutar. Dil konuşanın içini gösterir. Bir ulusun ruhu da dilinde kendini açığa vurur. Dil aynı zamanda ulusun ruhunun dış görünüşüdür; ulusun dili ruhudur, ruhu da dili. Bir ulusun dilinin, sözcüklerinin açık ve anlaşılır oluşu düşünce yaratmalarına götürür. Dil tamamlanmamış bir şeydir, sürekli gelişir? ´´Sözcük; varlığın bir simgesi, adlandırılması, göstergesi değildir, onun gerçek bir parçasıdır.´´ diyor Humboldt eserinde? Martin Heidegger de Humbolt´u desteklercesine ?´Dil varlığın evidir´´ derdi? Humboldt´a göre isimlerin, kelimelerin, sözcüklerin bizim hayal ettiğimizden daha derin sırları vardır. *** Dil ve kültür ilişkisi konusunda akla gelen ikinci düşünür Avusturyalı Ludwig Josef Johann Wittgenstein´dır. (1889-1951) Wittgenstein dili felsefenin merkezine oturtan 20´inci yüzyılın en önemli filozoflarındandır. Kişinin ve toplumun düşünce ufkunu dilin sınırları ile belirlediğini iddia eden tek filozoftur? Wittgenstein´in hayatı boyunca yayınladığı tek kitap, 1921´de Cambridge´de Bertrand Russell´in gözetimi altında bir öğrenciyken yayınlanan Tractatus logico-philosophicus isimli eseridir. (Türkçede; Tractatus logico-philosophicus, çeviri: Oruç Aruoba, YKY Yayınları, İstanbul 1996) (Tractatus Logico-Philosophicus, Metis Yayınları, 2008) Bütün felsefe problemlerini bir dil problemine indirgeyen Wittgenstein´ın bu eserinin özetinde, dilin kapsamını ve sınırlarını belirleme problemi vardır. Ona göre, dili kullanma, dili anlama, insanları başka varlıklardan ayıran biricik şey, insan yaşamının özünü oluşturan dokudur.