Oğuz Gümüşkaynak


Diktada yaşamak


12 Eylül sabahını anımsarım. Sabah kalktığımızda her yer tam teçhizat asker kaynıyor. Tık desen sorgusuz kafana sıkacaklar. Tek kanallı tvmizi açtığımızda karşımda Hasan Mutlucan kahramanlık türküleri söylüyor ve alt yazı geçiyor. Saat 10´da milli güvenlik konseyi açıklama yapacak endişe içindeyiz. Darbeyi kim kime karşı yaptı ortalık bir gün önce kan gölü sabah evden çıkıp akşam eve gelme sansımızın çok zor olduğu süreçten geçmişdeki milli güvenlik konseyi kuvvet komutanlarıyla ilk açıklamasını yapmış kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek ülkede güvenliği yeniden sağlama adına yönetime el koyduk denmişti. Öylemiydi öylemi oldu Amerika´nın Türkiye masası şefi durumu dönemin Amerika başkanına bildirirken bizim oğlanlar darbeyi yaptılar demişti hatırlarsak bizim oğlanlar kim bizim oğlan niye ve nasıl olunur. İşkenceler idamlar mahkumiyetler demokrasinin askıya alınması bütün demokratik haklara son verilmesi halkın yaşamı beş kişinin dudağı arasında olması astığı astık kestiği kestik adaletin yok olduğu hak aramanın hainlik diye nitelendiği Atatürkçülük maskesiyle devleti ele geçirenlerin devleti nasıl bitirdiklerini sadece kendi sesleri çıksın bir başka ses rahatsızlık veriyor söylemleriyle ceza evlerinde katledilen aydınlar getirin bir sağdan bir soldan imzalayım asın gitsin söylemleriyle danışıklı dövüşlerle idam edilen gencecik fidanlar bizim endişemiz bu tekrar adaletin yok olduğu bir Türkiye yargılama yok meclis bir kişinin tekelinde bir kişinin isteğini yerine getirdin getirdin getirmedin sonuç ortada hani on iki eylülde bir danışma meclisi vardı kimdi o meclistekiler anımsar mısınız? Yetkileri neydi hiç bir diktatör kendi üzerindeki karar organını sevmez çok çok sevdikleri Abdülhamit ilk meşruriyet meclisi niye fes etmişti ya ben bunları niye yazıyorumki niye endişe duyuyorum.