Osman Aydoğan


Devlet adamı (!) (2)


´´Üç bin yıl ya da bunun on katı bile yaşasan, hiç kimsenin yaşamakta olduğu yaşamdan başka bir yaşamı yitirmediğini, yitirmekte olduğu yaşamdan başka bir yaşam yaşamadığını aklından çıkarma; bu nedenle en uzun yaşamın da, en kısa yaşamın da sonu aynı yere varır. Çünkü şimdiki zaman herkes için aynıdır, bu nedenle geçmekte olan da aynıdır; yitirilen, bir andan başka bir şey değildir. ...İnsan yaşlı da ölse genç de ölse ölünce aynı şeyi yitirir; şimdiki zaman insanın yoksun kalabileceği yegâne şeydir. Çünkü sahip olduğu biricik şeydir...´´ ´´Eğer bir dış etken seni üzerse, duyduğun acı o şeyin kendisinden değil senin ona verdiğin değerden geliyordur. Onu da her an ortadan kaldırma gücün vardır.´´ "Bir insan bile bile gerçeği görmemezlik edemez." "Kendi amaçlarınla ilgilen, diğer insanlarla değil. Yaşadıklarını evrenin doğası öyle istediği için yaşıyorsun." "Kendi içini kaz. Çünkü iyilik içinde, sen kazdıkça o fışkıracak." "İnsanları sevmeyen birine, onun insanlara davrandığı gibi davranma." ?Saklanabileceğin tek kale, insanın tutkularından arınmış bir akılla yargılarını bilinçli olarak kullanabileceği kendi içindeki kaledir.´´ "Düşünceleriniz ne ise hayatınız da odur. Hayatınızın gidişini değiştirmek istiyorsanız, düşüncelerinizi değiştiriniz." ´´Kanunlar örümcek ağına benzerler, küçük sinekler ağa takılır kalır, büyük sinekler ağı deler geçer.´´ ?İnsanlar birbirleri için dünyaya gelmişlerdir. Bu nedenle onları eğit ya da katlan onlara.? ?Olan bitenler seni rahatsız ettiğinde ve soğukkanlılığını yitirdiğinde, hemen kendine dön ve seni kızdıran olay bittikten sonra kızgınlığını daha fazla sürdürme; çünkü derinde yatan uyumuna ne kadar fazla sığınırsan kendine o kadar egemen olursun.? "Birisinin hatasına öfkelendiğinde derhal kendine bak ve kendinin de nasıl hata yaptığını düşün; örneğin iyinin paraya ya da hazza ya da bir parça şöhrete eşdeğer olduğunu düşünmen gibi... Bunun bilincine vardığında, özellikle de seni öfkelendiren kişinin gergin olduğunu ve yapabileceği pek başka bir şey olmadığını ayrımsadığında öfkeni hemen unutursun ve eğer bir yolunu bulabilirsen, karşındaki insanın gerginliğini gidermelisin." ?Her yeni güne başlarken, kendine şunu anımsat: Bugün yine meraklı, nankör, kendini beğenmiş, hilekâr, kıskanç ve bencil bir sürü insan çıkacak karşıma. Onları bu duruma getiren, iyi ile kötüyü ayırt edemeyecek kadar cahil olmalarıdır.? ?İyi insanın nasıl olması gerektiğini anlatmayı bırak artık; anlattığın insan ol.? ?´Bir insanın gözleri, onun karakterini hemen yansıtır, tıpkı sevilen birinin, sevgilisinin bakışlarından her şeyi okuması gibidir bu.? ?´İyi, samimi ve nazik insanlar karakterlerini, herkesin görebileceği biçimde yüzlerine yansıtır.´´ ?Mutlu bir yaşam sürmek için ne kadar az şeye gereksinimin olduğunu anımsa.´´ ?´Varlıklı olduğun için gururlanma ve yitip gitmesine daima hazırlıklı ol.´´ ?Üç akrabalığın vardır: Birincisi seni çevreleyen bedenle olan yakınlığındır; ikincisi her şeyin kaynağı olan yaratıcı güç iledir; üçüncüsü ise seninle birlikte yaşayanlardır.? ?´Sana armağan edilen yaşama uyum sağla ve kaderin senin çevrene yerleştirdiği insanları samimiyetle sev.´´ ?´En iyi intikam, düşmanın gibi olmamaktır.´´ ?´Başına gelenleri ve senin yazgında bulunanları yalnızca sev. Bundan daha uygun ne olabilir ?´´ ?Ulu bir bilge olman ama kimsenin bunu anlamamış olma olasılığı her zaman mümkündür. ...Marcus, sen bu büyük dünya halkının bir vatandaşı oldun; yaşamının beş ya da elli yıl sürmesi neyi değiştirir? Sana verilen süre ne kadar olursa olsun, bu büyük topluluğun ?birlik ? ilkelerine uygun olan her şey, herkesin için adildir...´´ ?Ölümden korkma, tersine onu sevinerek karşıla, çünkü ölüm de doğandan gelir. Tıpkı, önce gençken giderek büyümemiz, gelişmemiz ve olgunluğa ulaşmamız, dişlerimizin çıkması, sakalımızın uzaması ve saçlarımızın beyazlaması, aklımızın ermeye başlaması, gebe kalmamız ve yeryüzüne yeni yaşamlar getirmemiz ve nihayet yaşamımızın farklı dönemlerinde olagelen tüm doğal süreçler gibi ölüm de yaşamın bir parçasıdır. Düşünceli bir insan asla ölümü hafife almaz, ona karşı sabırsız olmaz ya da onu aşağılamaz, ancak yaşamın doğal süreçlerinden biri olduğunu bilerek onu bekler.? ?´Kendini bugün ölmüş olarak düşün, artık yaşamı sona ermiş birisi gibi ve bunu aklında tutarak geriye kalan zamanını doğa ile tam bir uyum içinde yaşayarak geçir.´´ ?´....Sahneyi halinden hoşnut olarak terket, çünkü seni sahneden indiren Yaratıcı da yaptığından hoşnuttur.´´ 180 yılının başında, ordusunu kırmakta olan bir salgın sarılığına tutulur. İmparatorlarının öleceğini anlayarak gözyaşlarını tutamayan askerlerine: ?´Niçin ağlıyorsunuz?´´ diye sorar Marcus Aurelius. Ve kendisi şu cevabı verir; ?´Hepinizin beni bulacağı yere, sadece, sizden önce gittiğimi bilmiyor musunuz?´´ Aynı günün akşamı, bir emri olup olmadığını öğrenmek için yanına gelen görevliye, ?´Beni artık bırakıp, doğacak güneşi bulmaya gidin, ben artık batıyorum´´ diye yanıt verir, sonra uyumak üzereymiş gibi, başını örter. 180 yılının 9 Nisan gecesinde, 58 yaşında, hayata gözlerini yumar. 2000 yılında çekilen, Ridley Scott´ın yönetmenliğini yaptığı ?´Gladyatör´´ filminde Marcus Aurelius´u Richard Harris canlandırmıştı. Marcus Aurelius stoacı bir filozoftu. Stoacılığın Kurucusu Zenon´dur. (M.Ö. 335-263) Zenon, mutluluğun; eylemlerin ve ruhun özgürlüğünde aranması ve gerçek kişiliklerimiz için yalnızca zaruri olanı istemenin gerektiğini ifade eder. Zenon´a göre zaman hariç hiçbir şeye karşı güçsüz değilizdir. Stoacılar doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak benimserler, mutluluğun dış koşullara bağlı olmadığına inanırlar ve dış etkilere karşı kayıtsız kalmayı önerirler. Stoacılara göre; özgür insan başkalarına ve dış etkilere kayıtsız kalmasını bilen insandır. Stoacılar erdem ile mutluluğun temeli olarak arzu, tutku heyecan ve duygulardan kurtulmayı kabul ederler. Stoacılara göre tek insanla evren arasında bir fark olmadığı gibi, "ruh" ile "madde" arasında da bir fark yoktu Fenike kökenli ve Kıbrıslı bir Yahudi olan Zenon, bir süre akademide bir öğrenci olarak çalıştıktan sonra akademiden ayrılır ve kendi okulunu kurar. Bir binada ders verecek gücü olmadığı için, derslerini bir çatı ya da sundurma gölgesi altında verir. Okulunun adı olan stoacılık da, Yunanca (çatı) anlamına gelen ? stoa ? sözcüğünden bu nedenle türetilmiştir. Eski Yunanistan´daki Delfi adasındaki kehanet tapınağında Sokrates´in şu sözü kazılıdır: ?İnsan, kendini Bil! ? Sokrates´in bir başka sözü; ?Neye sahip olduğundan çok, ne olduğuna bakarak kendini değerlendir, ancak bu biçimde olabildiğince mükemmel olabilirsin.? Marcus Aurelius Roma Meydanı´nda yürürken arkasında da bir uşak yürürmüş. Uşağın tek işi, insanlar onu alkışladığında ve şükranlarını sunduğunda Marcus Aurelius´ un kulağına eğilerek ´´sen sadece insansın´´ diye fısıldamakmış. Bu hikâye Marcus Aurelius´un Sokrates´in söylediği gibi hem ?´kendini bildiğini´´ ve hem de neye sahip olduğunu değil ?´ne olduğunu´´ bildiğini göstermektedir. Marcus Aurelius´tan yaklaşık iki bin yıl sonra yaşayan günümüz politikacılarının gerçek bir devlet adamı olan Marcus Aurelius´tan öğrenecekleri çok şey olsa gerek diye düşünüyorum.