Osman Aydoğan


Dersu Uzala (2)


Askerlerle yolları ayrılırken Yüzbaşı, onu da şehre götürmek istediğini söyler. Yüzbaşı gerçekten bu yaşlı adamı sevmiştir. Yarım ağızla yapılan tekliflerden değildir yaptığı... Şehri düşünürken Dersu´nun yüzünün aldığı imrenme hali görülmeye değerdir. Fakat o, dağlarda kalmayı seçecektir. Kendisine para vermeyi teklif eden Yüzbaşı´ya teşekkürlerini bildirirken "alınteri" ile kazanmanın her şeyden daha yüce olduğunu söylemez ama hal ve hareketleri bunu bağırmaktadır. Avlayacağı somonları satarak kazanacağı paraların kendisine yeteceğini düşünmektedir çünkü o. Yüzbaşı, beş yıl sonra görev için kendini tekrar dağlarda bulduğunda içinde hep Dersu´yla karşılaşma ümidi vardır. Rütbesine ve karşısındakinin kim olduğuna bakmaksızın Dersu´yu arar. Yüzbaşı, Dersu´yu bulduğunda ona hasretle sarılır. Yüzbaşı Arseniev ile Dersu´nun ormanda karşılaştıklarında birbirilerine koşmaları ve sarılmaları esnasında sanki insan annesini, babasını, kardeşini, eşini, çocuğunu bundan daha fazla bir özlemle sarılamayacağı hissine kapılır. Konuşurlarken Yüzbaşı Dersu´ya ?´somon bulup bulamadığını´´ sorar. Ne de olsa aradan epey zaman geçmiştir. Dersu ise, ?´çok somon bulduğunu ve iyi para kazandığını´´ söyler. ?´Peki, paraları ne yaptığını´´ soran Yüzbaşı´ya Dersu, ?´onları emanet için bir tüccara verdiğini, onun da paraları kaybettiğini´´ anlatır. Bunları anlatırken, hayata boşvermiş bir ruh haliyle, giden paraya yanmanın anlamsızlığını çağrıştıran bir gülümseme de fırlatır havaya. Kafaya takmadığı bellidir, sonra da bunun lafını hiç etmez. Üzüntüsüne dair hiçbir emare göstermez. Dersu Uzala rolünü hakkını vererek başarıyla canlandıran 1999 yılında hayata gözlerini yuman sanatçıydı Maksim Munzuk? Maksim Munzuk´un Rus Yüzbaşı bağırarak arayışı vardı vadilerde ve dağlarda yankılanan : ´´Kapitaaan, Kapitaaaaaaaaaaaaaaan!´´ Ferhat Şirin´ine, Kerem Aslı´sına, Mecnun Leyla´sına böylesine bir özlemle bağırmamıştır. Kar fırtınasındaki ot toplama sahnesi vardı Dersu Uzala´nın... Yüzbaşının Rus aksanıyla çaresizce "Dersu" demesi da ayrı bir hoş duyguydu... Dersu ateş başında bir şarkı söyler? O şarkıda Dersu sanki tüm bir hayatı anlatır. Filmdeki müthiş diyaloglardan sadece bir tanesi : ´´Bir şey mi arıyorsun?´´ ´´Evet, bir mezarı.´´ ´´Burada henüz kimsenin ölmeye vakti olmadı...´´ Dersu, Arseniev´in evine şehre gelmiştir. Bir süre evde Arseniev´in misafiridir. Bir gün eve sucu gelir. Dersu suya para ödeyen Arseniev´in karısına "Niye suya para ödüyorsunuz, su çok var; nehirlerde, göllerde, yağmur yağdığında. Bu adam bir hırsız!" deyip sucuya saldırır... Arseniev´in evi içinde bir masaya çarpar Dersu Uzala... Ve masadan özür diler Dersu... Çünkü ormanda bir ot çiğnese ondan özür dileyecek yapıdadır Dersu. Dersu için bir ağacın, bir odunun, bir karıncanın, bir yaprağın bir insandan hiç farkı yoktur... Viladimir Arseniev´in Dersu Uzala hakkında kaleme aldığı kitapla anlattığına göre Arseniev ile "orman adamı" Dersu 1902´den 1907´e kadar Ussuri ormanlarında kilometrelerce yol alırlar. Bu geziler her ikisini de çok iyi ve yakın dostlar haline getirir. Keşif gezilerinin bittiği 1907´de Arseniev gözleri artık eskisi kadar iyi görmeyen ve bu haliyle avcılık yaparak hayatta kalması neredeyse imkansız hale gelen Dersu´yu Kabarovsk´daki evinde birlikte yaşamaya davet eder. Kısa bir süre bu davete karşılık veren Dersu Kapitan´ına (Arseniev) minnettar olmakla birlikte dört duvar arasında ikamete ve şehrin boğucu ortamına daha fazla tahammül edemeyerek ayrılmak ister. Arseniev, Dersu´nun gitme isteğini üzüntüyle karşılar ancak ona engel olamayacağını anladığında orman koşullarında iyi bir tüfeğin kıymetini bildiğinden kendi tüfeğini hediye ederek onu yolcu eder. Shakespeare trajedilerinde, perde kapanırken sahnede kan gölü oluşurdu. Kurosawa da kaderin kahpe cilvesini Shakespeare´vari bir ustalıkla sona saklar: 1908 baharında dostu "kapitan"a veda eden Dersu Primorsky Krai´de Amur bölgesine, kendi anayurdu olan Ussuri Nehri´nin kaynağına doğru yayan yola koyulur. Ancak Kabarovsk yakınlarındaki Korfovski istasyonunun yakınlarında elindeki kaliteli tüfeğini almak isteyen bir hırsızın cinayetine kurban gider. Arseniev´in ifadesine göre öldürüldüğü tarih 13 Mart 1908´dür. Filmin final sahnesinde, Kapitan´ın o boynu bükük, o kolu kanadı kırık halini hatırladıkça hala sızım sızım sızlar içim... Günümüzde Dersu´nun öldürüldüğü yerden çok uzak olmayan bir yerde, Korfovski köyünde onun hatırasına granit bir kaya yerleştirilmiştir. Bu kayanın etrafında da öğrenciler tarafından dikilen çam ağaçları bulunmaktadır. Filmi orijinal diliyle izlerseniz Dersu Uzala´nın konuştuğu Moğol dili içinde bir çok kelimenin Türkçe olduğunu görürsünüz.. Ve görürsünüz ki sanki eski bir Anadolu bilgesiydi Dersu Uzala... Ve filmi izledikten sonra görürsünüz ki günümüzde kirlenenin sadece hava, toprak ve su değildi: İnsanın ruhu kirlenmişti günümüzde, insanın ruhu! Günümüzde kirlenen insanın ruhu idi.. Hiçbir deterjanın temizleyemediği... Ve insan ruhunun kirlenmeden önceki haliydi Dersu Uzala... Hani bugün Pazar ya, hava da ülke gibi, ülkenin, dünyanın gündemi gibi kapalı, kasvetli, boğucu ya, işte böyle bir zamanda içinizin, ruhunuzun, gönlünüzün açılması için gün boyu evde kalıp izlenebilecek bir filmdir Dersu Uzala!