Osman Aydoğan


Defne Ormanı


Melih Cevdet Anday´ın ´´Defne Ormanı´´ isminde çok güzel bir şiiri var... Şiir her ne kadar antik çağdaki Likya ülkesini anlatsa da şiir aslında tam da günümüzü anlatır... Melih Cevdet Anday, bir söyleşisinde, ?şiir? der, ?şiir felsefeye bitişir? ve bir yazısında da şöyle yazar; ?´Türk toplumundaki felsefe eksikliğini Türk şiiri gidermiştir. ?Defne Ormanı? da bu şiirlerden biridir. Her şiir felsefeye bitişmese de, bu şiir felsefeye bitişiktir ve Türk toplumundaki felsefe eksikliğini bu şiir kendi çapında gidermeye çalışır. Felsefeci, şair ve yazar Afşar Timuçin de; ?düşünürün iyisi sanatçı, sanatçının iyisi düşünürdür? derdi? İşte bu şiirin yazarı şair Melih Cevdet Anday da bunlardan birisidir? Şiirden önce şiirde adı geçen Likya hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum: Likya, Anadolu´nun güney batısındaki Teke Yarımadası´nda ve Antalya Körfezinin batısında yer alan antik çağdaki bölgenin adıdır. O zaman büyük nehirlerce sulanan bölge dağlar arasındaki yüksek verimli ovalarla ve sedir, servi ve defne ağaçlarının yetişebildiği yaylalarla kaplıdır. Likya adının kullanılmasının nedeninin, bölgede M.Ö. 2. bin yılda yaşayan ve Doğu Akdeniz´de dehşet saçan korsanlar olan Lukka´lar olduğu söylenir. Likya Helenik söyleyişte "Işık Ülkesi" anlamına gelmektedir. Likya, aynı zamanda bu bölgedeki antik kentlerin oluşturduğu bir federasyon ve daha sonra da Roma İmparatorluğu´nun bir eyaletidir. Özgürlük ve bağımsızlıklarına son derece bağlı bir halktı. Anadolu´da Roma İmparatorluğuna eyalet olarak katılan son bölgedir. Bağımsızlıklarına düşkün Likyalılar Roma Senatosunda Rodos yönetimine itiraz ederler ve Roma´nın vasalı değil dostu ve müttefiki olduklarını ileri sürerler. Bu şekilde Roma´nın saygısını ve Senatoda temsil hakkını kazanırlar. Likyalıların törelerine göre, babaları yerine analarının adını kullanırlar. Bir Likyalıya kim olduğu sorulduğunda, adını ve ardından annesinin, anneannesinin ve büyük anneannesinin ismini söyleyerek cevap verir. Tarihte bilinen ilk demokratik birliği kurmuş olan Likyalılar, farklı şehirlerden bir araya gelmiş olmalarına rağmen, ortak bir kültür yaratmışlardı. Çağdaş Batı yönetimlerine örnek olan bu ´´demokratik birlik? antik dünyada ilk ve tektir. Likyalılar, Truva Savaşı esnasında Truvalıların müttefikleri arasında yer alırlar. Homeros eserinde, Truvalıların en cesur müttefikleri olduğunu söylediği Likya´lıların liderlerini yüceltir ve yaptıkları kahramanlıkları anlatır. Likyalılar MÖ 545 yılında güçlü Pers ordularına karşı koyamazlar. Herodotos bu savaşı şöyle anlatır: ?´Pers ordusu başlarında komutanları olduğu halde Xanthos ovasına indiği zaman Xanthos´lular bitmez tükenmez kuvvetlere karşı az sayı ile dövüştüler. Yiğitlikle nam saldılar ama yenildiler. Kadınları, çocukları, hazineleri ve köleleri kaleye doldurdular. Alttan, yandan ateşe verdiler. Korkunç yeminlerle bağlanarak düşmana atıldılar ve tümü savaşta öldü.´´ MÖ 42 yılında bu sefer Brutus Roma ordusuyla Likya´yı kuşatır. Yenileceklerini anlayan Likyalılar yine toplu intihara girişirler. Kucağında çocuğu ile ateşe atlayan bir Likyalı kadını gören Sezar´ın katili Brütüs´ün bile içi burkulur. Antik çağda Likya´nın idari ve dinî merkezi olarak bilinen ve aralarında yaklaşık dört kilometrelik bir mesafe bulunan Xanthos ve Letoon adında iki önemli kenti vardı? İşte bu şehirlerden Xantos antik şehrinde bir anıtta yazıt olarak durmakta olan şu dizeler Likyalıların o günlerinden kalmıştır: ?´Evlerimizi mezar yaptık, mezarlarımızı ev Yıkıldı evlerimiz, yağmalandı mezarlarımız, Dağların doruğuna çıktık, toprağın altına girdik, Suların altında kaldık, Gelip buldular bizi, yakıp yıktılar. Biz ki analarımızın, kadınlarımızın, Ve ölülerimizin uğruna toplu ölümleri yeğleyen, Bu toprağın insanları Bir ateş bıraktık geride, Hiç sönmeyen ve sönmeyecek olan.´´ Bu nedenle Likya mezarlar ülkesi görünümündedir. Şimdi gelelim şiire: ?´Defne Ormanı´´, Melih Cevdet Anday´ın yüzyıllarca yaşanan ve anlatılan sömürü düzenini ve insan umudunu birkaç dizede özetlediği hüzünlü bir şiiridir? ?´Defne Ormanı´´, ekmeği olanın felsefe yaptığı, felsefesi hazır verilenin ekmek yaptığı, ekmeği olmayıp felsefe sahibi olanın felsefeden köle devşirdiği ve bu şekilde yok oluşa giden bir dünyanın anlatıldığı bir şiirdir? Yazımın girişinde anlattığım Likyanın hüzünlü yıkılışını anlatır...