Osman Aydoğan


Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında?


William Shakespeare´nin (1564-1616) çok güzel bir intikam başyapıtı ve İngiliz edebiyatının en ünlü trajedilerinden birisidir Hamlet (1601). (Remzi Kitapevi, 2015) Oyunun en belirgin teması ?intikam?dır. Oyunun karakterleri kısaca şöyledir: Hamlet: Eski kralın oğlu yeni kralın yeğeni, Claudius: Danimarka Kralı ve Hamlet´in amcası, Gertrude: Danimarka Kraliçesi ve Hamlet´in annesi, Horatio: Hamlet´in gerçek dostu, Marcellus : Subay Oyunda geçen hikâye özetle şöyledir: Zamanın Almanya´sında, Wittenberg Üniversitesini bitiren Danimarka Prensi Hamlet, ülkesine geri döner. Wittenberg, Martin Luther´in üniversitesidir. Dolayısıyla Hamlet, bir ayağı ile Rönesans´ta ve Luther´in Reform hareketinin içerisindedir. Hamlet ülkesine döndüğünde şunu görür: Amcası kendi öz kardeşi olan Hamlet´in babasını öldürerek tahta geçmiş ve Hamlet´in annesiyle evlenmiştir. Danimarka´daki Elsinore Şatosu da bu olup bitenlerin geçtiği sahnedir. İşte Danimarka´da geçen bu oyunda Prens Hamlet´in, kral olan babasını öldürdükten sonra tahta geçen ve annesi Gertrude ile evlenen amcası Claudius ´tan nasıl intikam aldığını anlatılır. Ancak oyun esnasında eline birçok fırsata geçmesine rağmen Hamlet babasının öcünü almayı sürekli erteler. Bu anlamda oyun ayrıca eylemsizliğin destansı bir anlatımıdır. Oyundaki bu eylemsizlik şu mesajı verir: Çok düşünmek ve kendini dinlemek eyleme geçmeyi engeller. Dolayısıyla gerçekleşen eylemler düşünülmeden yapılan eylemlerdir. Bir sahnede Hamlet: "Bilinç insanı ödlekleştirir" der. Bu anlamda da oyun aslında eylem karşısında aydın kararsızlığının da bir simgesidir. Oyunun ilk perdesinin dördüncü sahnesinin sonunda, Horatio´nun: ?Nereye varacak bunların sonu?? sorusuna Marcellus, şu yanıtı verir: ?Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında?? Hamlet, anlatıldığı gibi bir kararsızlığın, bir eylemsizliğin tragedyası olarak bilinse de Hamlet´ in kafası hızlı ve gereğinden çok çalışır ve böyle bir iktidar yozlaşmasına karşı bir Rönesans aydını kafasıyla savaşım verilemeyeceğinin de farkındadır. Çünkü geri döndüğü ülkesi Danimarka´da iktidar mekanizmasına egemen olan anlayış, henüz ortaçağın sınırlarını aşamamıştır. Bu yüzden ?Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığnda?? söylemi, o iklimlerde salt bir siyasi uyarı simgesidir. O da şudur: Şatolar ve saraylar içindekilerle beraber çürür? Bu nedenle aradan geçen beş yüz yıllık süreçte Batı siyasi düşüncesi, yeni Elsinore´lerin inşasına izin vermez. Çünkü Dünya tarihi, şatoların ve sarayların içindekilerle beraber çürürken toplumu da beraberinde çürüttüğünü göstermiştir? İşte bu nedenle de Rönesans ve onunla birlikte inancın karşısında doruklarına ulaşan ´´eleştirel düşünce´´, sarayların değil, sadece özgür parlamentoların ve demokrasinin filizlenebileceği zeminleri yaratmıştır. Oyundaki tiratlardan birisi ?Olmak ya da olmamak, budur işte bütün mesele? diye başlıyordu: "Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!´´ ?´Olmak´´ ya da ?´olmamak´´. İşte bütün sorun bu! Çünkü çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında... Kitaptan seçtiğim bazı bölümler: ?´Olur ya! Çünkü doğruluğun gücü güzelliği kendine benzetinceye kadar, güzelliğin gücü doğruluğu bir kahpeye çevirebilir. Olmayacak bir şeydi bu eskiden, ama şimdiki zamanda oluyor, görüyoruz.´´ ?´Öyle çarpık bir dünyada yaşıyoruz ki, namus günahtan özür dilemek zorunda kalıyor, eğilip izin istiyor ona yardım etmek için.´´ "Pisliğin ortalığı sardığı bu zamanda, iyiliğin af dilemesi gerekiyor kötülükten." ?´Büyüklerin cinneti başıboş bırakılmaya gelmez?´´ ?´Ne olacaksa olsun! Herkesi sev, birkaçına güven, hiçbirine yanlış yapma!´´ ´´İnanma gerçeğin gerçekliğine´´ "Zaman büyük bir öğretmendir ama ne yazık ki bütün öğrencilerini öldürür" "Kötü işler gömülse de yerin dibine çıkar bir gün insanların gözü önüne.´´ "İnsan, insan mıdır, yalnızca yiyip içmek ve uyumakla geçiriyorsa hayatı?" "Kadınlar ne kadar severse o kadar korkar. Sevgileri de kuşkuları da varsa aşırı var. Yoksa hiç yoktur." "Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak, en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak." "Bu dünyada namuslu olmak on binde bir olmaktır." "Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin. Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz. Yarına kalacaksa, bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta. Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar.´´ "Evet, tabiatından ya da bahtından gelen bir tek kusurla damgalandı mı insan başka değerleriyle bir melek olsa, bir insanın olabileceği kadar büyük olsa, yalnız o kusurundan ötürü düşer insanların gözünden." "Olmak ya da olmamak, işte bütün sorun bu! Düşüncemizin katlanması mı güzel Zalim kaderin yumruklarına, oklarına Yoksa diretip bela denizlerine karşı Dur, yeter demesi mi? Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız Bitebilir bütün acıları yüreğin, Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun. Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü. Çünkü, o ölüm uykularında Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu. Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan. Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına? Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine Sevgisinin kepaze edilmesine Kanunların bu kadar yavaş Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine Kötülere kul olmasına iyi insanın Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? Kim ister bütün bunlara katlanmak Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya Ürkütmese yüreğini? Bilmediğimiz belalara atılmaktansa Çektiklerine razı etmese insanları? Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi: Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor Yürekten gelenin doğal rengini. Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar Yollarını değiştirip bu yüzden Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar."