Osman Aydoğan


Çöküş... (3)


Bu paçozların, bu eblehlerin TV´lerde her gün onlarca örneğini görmekteyiz. On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı devlet adamı ve şâiri Keçecizade İzzet Molla´nın bir deyişi vardı. Deyişin aslı Osmanlıca; ´´Meşhurdur ki fısk ile olmaz cihan harap Eyler onu müdahanei âliman harap´´ Türkçesi şu; ´´Cihan ahlaksızlıkla harap olmaz, Onu âlimlerin dalkavukluğu harap eder´´ Çoğalan günümüzde sadece paçozlar ve eblehler de değildir. Günümüzde hiçbir devirde olmadığı kadar âlimler de dalkavukluğa başlamıştır. Şairin söylediği gibi bu hiç de iyi bir gidiş değildir. Başbakan´ın has adamı Âkif Beki de 14 Aralık 2013 günü Hürriyet´teki köşesinde ?´Zübükler, paçozlar ve Necip Fazıl´´ başlığı ile kısaca şöyle yazıyordu: ?Dostoyevski´nin Puşlost´u gibi, paçozluk iblisi tüm kurumları sardığı zaman sıkıntı başlıyor. Herkesin herkesle yer değiştirebildiği, birisi gittiğinde hiçbir şeyin değişmediği, (liyakatin ölçü olmadığı, sıradanlığın ve kalitesizliğin hüküm sürdüğü) bir durumdur paçozluk... Paçoz, kendi çıkarları için her yolu mubah sayan, küstah, beş para etmez, sokak kurnazı, zevzek, müptezel, basmakalıp, palavracı, rüküş, hoyrat, içtensiz, pespaye, nekes, terbiyesiz, aşağılık, ahlaksız, kalleş... Dostoyevski ?Puşlost´ (Poshlost) der... Topluma musallat olan iblistir paçozluk... Puşlost tüm bu kavramları içinde toplayan tanımlama. Bizde de Ömer Seyfettin´in Efruz Bey tiplemesi, Aziz Nesin´in Zübük´ü kısmen buna yakındır. Ama benim ele aldığım paçozluk süreci Puşlost´a daha yakın ve korkarım ki bu iblis Türkiye´ye yerleşiyor...? Yerleşti bile, artık çok geç. Alev Alatlı´nın korktuğu başımıza geldi. Yerleşmek ne kelime, en ziyade iltifata mazhar tip haline geldi. Bilakis aranan özellik oldu... Paçozluktan çok rağbet gören ne! İnanmayan açsın, Alatlı´nın kitabında teşhir ettiği vasatlaşma vasatımıza baksın. Son kitabı ?Beyaz Türkler Küstüler´i, Akşam gazetesine ?paçozlaşmanın hikâyesi´ diye anlatmıştı Alev Alatlı. Kitap çıktı, yaşadığımız ?paçozlaşma ve eblehleşme´yi ayan beyan tasvir ediyor ama aldıran kim? Bütün mahallelerimiz paçozların istilası altında, bütün meydanları eblehler bastı. Dünyaya hükümran olmaz elbette de paçozluk, alabildiğine borusunu öttürüyor bu devirde arkadaş, daha ne olsun!´´ Doğan Kuban da ?´Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji´´ Dergisi´nin 28 Mart 2008 tarihli nüshasında ise şöyle yazıyordu; ?´La Monde Diplomatique ise yıllarca önce ´Kendi Kültürleriyle Hasta Olan Toplumlar´ adlı bir küçük kitapçık yayınlamıştı. Yazar Claude Julien ´in makalesinde Petain Dönemi´nde egemen olan ruh halinin bütün bir toplumsal sınıfı etkilemiş olduğunu anımsatır. Türkiye´de olan da budur. Kırsal kültür zaten üstünkörü var olan çağdaşlık düşüncesini esir ya da satın almıştır.´´ Zaten çöküşün, geri gidişin tek bir nedeni olmaz. Yine Doğan Kuban, ?´Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji´´ Dergisinin 17 Eylül 2010 tarihli sayısında şu hikâyeyi anlatmaktadır: Lao Tzu´ya göre toplum iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın, çirkin ve güzelin bir birleşimidir. Bu karışımın performansı şu hikâyede özetlenmiştir; İyi iş yapan bir aşçı dükkânı açan birisine arkadaşı sorar: - Nasıl başardın? - Yeni bir köfte formülü buldum. Güvercin köftesi yapıyorum. - O kadar güvercin köftesini nereden buluyorsun? - Biraz at eti karıştırıyorum. - Ne kadar? - Yarım güvercine yarım at katıyorum. Türkiye´nin sorunu, kırsal bileşenin çağdaşlaşmış azınlık karşısındaki oranıdır. Ve bu oran gitgide güvercin aleyhine radikal bir şekilde değişmektedir. *** Ve günümüze uygun bir hikâye; Zamanın behrinde doğuda at ticareti yapılmaktadır ve insanlar kaliteli at almak için bu yöreye gelmektedirler. Vatandaşın biri uzun bir aradan sonra yöreye gelir ve at almak istediğini belirtir. Eski ticaretlerinden aklında kalan "dürüst" alışveriş imajı aynen sürmektedir. Gençten adamlar olmayacak atlara olmayacak rakamlar talep ederler. Ne atlarda ne de alışverişin doğasında kalitenin esamisi okunmaktadır. Yorgundur, köyün meydanına gelir kahvede bir dedenin yanına oturur ve durumu anlatır... "eskiden böyle değildi" der ve dede "o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler" der.