Osman Aydoğan

Tarih: 24.06.2019 10:52

Chernobyl -9-

Facebook Twitter Linked-in

"Gerçek rahatsız ettiğinde yalan üstüne yalan söyleriz, ta ki yalanın orda olduğunu hatırlayamayıncaya kadar. Fakat hala oradadır. Söylediğimiz her yalanla gerçeğe borçlanırız. Er ya da geç o borç ödenir. Çernobil yalanlarla patladı." ?Bilim adamı naif olmaktır. Gerçeği aramaya o kadar odaklandık ki gerçekte ne kadar az kişinin onu bulmamızı istediğini göremedik. Fakat görsek de görmesek de tercih etsek de etmesek de gerçek hep oradadır. Gerçek, ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi umursamaz. Hükümetlerimizi umursamaz. İdeolojilerimizi ve inançlarımızı umursamaz. Gerçek her zaman pusuda bekler. Bu, sonunda Çernobil´in hediyesi. Bir zamanlar gerçeğin bedelinden korkuyordum, şimdi ise şunu soruyorum yalanların bedeli nedir?" Buradaki sorunun cevabı basit? Yalanların bedeli Çernobil faciasıdır. Ya ülkemizdeki, Türkiye´deki yalanların bedeli? Bunu hiç düşünen var mı? Ülkemiz deyince, dizide geçmiyor ama o günleri bir hatırlayalım isterseniz ? Ama dizi ile ilgili son bir iki bilgi daha: Dizinin ve olayın başkahramanı Valery Legasov, 1988´de geriye sadece ses kayıtlarını bırakarak intihar ediyor. O güne kadar dikkate alınmayan uyarıları, Sovyet nükleer endüstrisi içerisinde bir şok yaratıyor ve Çernobil´de kullanılan türden RMBK reaktörlerinin tasarımı iyileştiriliyor. Geriye bıraktığı ses kayıtlarının bir kısmı kasıtlı olarak siliniyor ve değiştiriliyor?. Pripyat hastanesinin bodrum katında halen o itfaiyecilerin kıyafetleri duruyor. Hem de ilk geldikleri haliyle. Ve dozimetre ile günümüzde ölçüm yapıldığında bile normal ölçümlerin 4 bin katına kadar radyoaktivite gözüküyor. Yazımın girişinde bahsettiğim Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Svetlana Aleksiyeviç, 2015 yılında ödülü aldığı gün bir konuşma yapıyor ve o konuşmasındaki metin dizide de işleniyor. Hem kitapta hem de dizide geçen itfaiyeci kocası ölen kadın? Kadın doğum yapıyor ve bebeği doğumdan dört saat sonra ölüyor? Tüm radyasyonu emen bebek annesini kurtarıyor. Kadının röportajı kitapta şöyle veriliyor: ´´Çernobil Nükleer Santrali´nin yakınlarında yaşıyorduk. Ben büfede çalışıyordum, çörek pişiriyordum. Kocamsa itfaiyeciydi. Yeni evliydik, pazara bile el ele gidiyorduk. Reaktör patladığı gün, kocam nöbetçiydi. Çağrıya sırtlarında gömlekleriyle gittiler, ev giysileriyle. Nükleer santralde patlama olmuştu ve hiçbir özel kıyafet vermediler onlara. Böyleydi işte bizim hayatımız, biliyorsunuz. Bütün gece yangını söndürmeye uğraştılar ve hayatta kalmalarına imkân vermeyecek kadar çok radyasyona maruz kaldılar. Sabahında uçakla Moskova´ya götürdüler hepsini. Akut radyasyon hastalığı? İnsan ancak birkaç hafta yaşayabiliyor. Benimki güçlüydü, sporcuydu, en son o öldü.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —