Osman Aydoğan


Chernobyl -10-


Moskova´ya vardığımda bana ?özel bir bölmede yatıyor´ dediler, ?oraya kimseyi sokmuyorlar.´ ?ben onu seviyorum´ diye yalvardım. ?Askerler bakıyor oradakilere, sen nereye?´ dediler. ?Seviyorum´ dedim, beni ikna etmeye çalıştılar; ?o artık senin sevdiğin insan değil, zararsız hale getirilmesi gereken bir obje, anlıyor musun bunu?´ Bense hep aynı şeyi söyleyip duruyordum, ?seviyorum, seviyorum´. Geceleri yangın merdiveninden yanına çıkıyordum, ya da hasta bakıcılara para veriyordum beni içeri bıraksınlar diye. Bırakmadım onu, sonuna kadar yanındaydım. O öldükten birkaç ay sonra, kızım dünyaya geldi. Sadece birkaç gün yaşadı. Onu ne çok beklemiştik? Bense öldürdüm onu. Kızım beni kurtardı. Tüm radyasyonu üzerine aldı. Minicik şey, yavrum? Ama ben onların ikisini de sevdim. Sevgiyle öldürmek mümkün mü ki? Neden bu kadar yakınlar, sevgi ve ölüm? Hep yan yanalar. Kim açıklayacak bana? Şimdi dizlerimin üstünde, mezarlarında sürünüyorum?´´ Gelelim yalnız ve güzel ülkeme? Sovyetlerde, tüm Avrupa´da bunlar olurken bizde neler oluyordu? Bir hatırlayalım mı? Önce kronolojik bir olay sırası vereyim: 01 Mayıs 1986: SSCB Büyükelçisi, Türk yetkilileri Karadeniz´de ölçüm yapmaları konusunda uyardı. Aynı gün TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre "olay mevzii bir olay; Türkiye´ye ulaşsa bile etkilemez" diye açıklamada bulundu?. 03 Mayıs 1986: Radyoaktif bulutların Türkiye´ye ulaştığı ve oranın yedi kat arttığı açıklandı. Edirne´de yağan yağmurdan dolayı TRT su birikintilerinin kullanılmamasını ve hayvanların otlatılmaması uyarısında bulundu. 03 Eylül 1986: Avrupa ülkeleri radyasyonlu olduğu gerekçesiyle Türkiye´den fındık alımını durdurdu. 28 Kasım 1986: Hollanda sağlık bakanlığı Türk çayında yüksek oranda radyasyon var açıklamasında bulundu. 29 Kasım 1986: ÇAYKUR Genel Müdürü "çayda radyasyon var" iddialarını "batı tezgâhı" olarak nitelendirdi. Müdürlük çay kaynatıldığında radyasyonun 5-6 kat düştüğünü iddia etti. 02 Aralık 1986: Efsanevi (!) sanayi bakanı Cahit Aral çaydaki radyasyonun zararsız olduğunu ileri sürerek çay içti. Cahit Aral ayrıca şunları söyledi: ?´Türkiye´de radyasyon var diyenler dinsizdir.´´ (Bu haberin gazete kupürünü yazımın sonuna ekliyorum.) 14 Aralık 1986: Federal Almanya, Türkiye´den alınan 13 ton çayı iade etti. Bu tarihler, bu açıklamalar bize dizide gördüğünüz insanı isyan ettiren her şeyin bizim de bire bir yaşadığımızı ve devlet eliyle zehirlendiğimizi gösteriyor? 1986 yılında Türk devleti Çernobil faciasını müteakip aylar boyunca TV´de "radyasyonlu çayı içiyorum bak bir şey olmuyor? Türkiye´de radyasyon var diyen dinsizdir" diye şov yapan bakan Cahit Aral dışında açıklama yapılmasını, veri yayınlanmasını yasaklıyor. TAEK başkanı, bir de profesör sıfatlı adam Ahmed Yüksel Özemre göz göre göre bütün ülkeye yalan söylüyor ve atom profesörü olduğu için herkes onun sözüne güveniyor. TÜBİTAK, üniversiteler yayın yasağı yüzünden ağzını açamıyor? .