Osman Aydoğan


Carmina Burana


Carmina Burana ve Carl Orff´u tanımaya vaktiniz var mıydı? Bir hafta sonu bir kısa zamanı Carmina Bruna´ya ayırmaya değer diye düşünüyorum. Carmina Burana (Benediktbeuren Şarkıları)´nı bu derinlik hissi veren görüntüler altında dinlemek ayrı bir tat veriyor...Carmina Burana güzellik yarışması finallerinin, mezuniyet törenlerinin ve birçok korku filminin vazgeçilmez müziği. Müziğe ilginiz varsa yazının hepsini okuyun derim. Müziğe ilginiz yoksa da sadece bağlantısını verdiğim Carmina Bruna´yı dinleyin derim. Bağlantıdaki parça bir saat onbir dakikalık eserin en zirve kısmıdır. Carmina Burana çoğu bölümleri Ortaçağ Latincesi ve bazı bölümleride Ortaçağ Almancası kullanılarak yazılmış 318 şarkıdan aktarılmış, ortaçağın en büyük ve en tanınmış eseri... Almanya´nın Bayern eyaletinde, Münih şehrinin güneyindeki Benediktin manastırında bulunan el yazmaları üzerine bestelenmiştir. Bu yazmalar halen Bavyera Devlet kütüphanesinde muhafaza altındadır. Codex Buranus 1803´de Bavyera manastırlarının laikleştirilmesi üzerine Münih Saray kütüphanesinin zimmetine geçti. Eser, kütüphanenin taşınması esnasında Münihli kütüphaneci Johann Christoph Freitherr von Aretin tarafından keşfedildi ve kendisi bu toplu eseri ´Genellikle Papa´nın tahtına saldıran, koşuk ve düzyazı mizah parçalarından oluşan Codex Buranus olarak nitelendirdi. Bu metin, muhtemeldir ki 13. Yüzyıl goliardik repertuarın Latin seküler şiirlerinin en önemlilerini oluşturur. Eserdeki şiirlerin nerede ne zaman hangi şartlar altında, kimler tarafından yazıldığı hakkında bilim adamları somut bilgiler veremiyorlar. Bilim ve sanatın merkezini oluşturan Avrupa´nın gözde kentleri, Ceasar ve Cicero´nun kullanmış olduğu klasik Latince´den farklı olan; o dönemin yaygın ve esnek diliyle Ortaçağ Latincesiyle birbirleriyle kenetliydi. Eser genellikle bu ortak dil ile yazılmasına karşın, bazı şarkılarda Almanca kökenli dizelerle karşılaşıyoruz hatta bazılarında Alman şairlerin dizeleri de karşımıza çıkıyor. Gezgin şarkıcıların söylediği şarkılarla coşup dans eden ve iyi latince bilmeyen halktaninsanların bu tür Almanca dörtlükleri kolaylarına geldiğinden bu dizeleri ekledikleri tahmin ediliyor. Almanca ve Latince dizeler yapı bakımından örtüştüklerinden özgün melodiye uyarlamakta da sorun çıkmıyordu. Saray Devlet kütüphanesinde çalışan bilgin ve kütüphaneci Johann Andreas Schmeller, eserin tamamına BENEDİKTBEUREN´DEN ŞARKILAR anlamına gelen CARMİNA BURANA adını verdi ve 1847 yılında ilk kez kitap haline getirerek geniş okuyucu kitlesine sundu. CARMİNA BURANA 13. Yüzyılın kültürel ve sosyal yaşamını yansıtır. Ritmik ve metrik yapıya sahip olan bu şarkılar, içerik bakımından bölümlere ayrılmaktadır. İlk bölüm toplam 55 Ahlak öğretileri ve taşlama niteliğinde bölümlerden, İkinci bölüm 56-186 Sevda Şarkılarından oluşurken; Üçüncü bölümde CB187-225 İçki ve Kumar şarkıları ile CB 226-228 din içerikli uzun dialoglar da bulunmaktadır. El yazmalarının derlenmesine kolaylık getirmek için saptanmış olan bu bölümlerde öbür bölümlerdeki motiflere göndermelerle sık sık karşılaştığımız gibi, saptanan bölümün konusu dışında kalan şarkıları da görürüz. "Daha önce yazdığım bütün eserlerimi yırt. Carmina Burana benim seçkin eserlerimin bir başlagıcı oldu." (Carl Orff´tan yayıncısına) Carl Orff 1895-1982 de Münih´te doğmuştur. Academie der Tonkust´ta öğrenim gördükten sonra iki yıl boyunca seçkin Alman bestecilerinden biri olan Heinrich Kaminski´den ders alır. Yaşamının ileriki yıllarında Münih, Mannheim ve Darmstadt´da orkestra yöneticiliği yapacaktır. Çocukların müzik eğitimi üzerine çalışmalar yaptı. Sonradan oldukça benimsenecek ve gurup alıştırmaları ile vurmalı çalgılar yoluyla ritm duyarlılığına dayanan bir sistem geliştirdi. Orff çocukların hemen kavrayabileceği en basit çalgılama biçiminin vurmalı çalgılar olduğunu düşünüyordu. Ona göre ilk çağlardan beri kullanılan vurmalı çalgılar müzik eğitiminde başlangıç olabilirdi. Buradan yola çıkarak 1930 yılında ´Schulwerk´okullarda müzik eğitimi adlı kitabını yayınladı. Bu arada bazı 17 yüzyıl operalarını da yayına hazır hale getirdi. 1936´dan sonra beste yapmak amacıyla yaşamını tamamen müziğe adadı. İlk çağların ilkel müziğini, ortaçağın mistik müzikleriyle birleştirdi. 1937´de ortaçağ şiirlerinin yer aldığı bir el yazmasına dayanarak Carmina Burana başlıklı din dışı oratoryosunu besteledi. Ardından Yunan tiyatrosuyla Ortaçağ gizem oyunlarından esinlenen iki operayı daha müziğe dökecekti. Bunlar Carmina Burana ile birlikte üçlü oluşturan Catulli Carmina (Catallus´un şarkıları) ve Trionfo di Afrodite (Afrodit´in zaferi) dir. 1950 den ölümüne kadar Yüksek Müzik Akademinde beste dersleri verdi. Ailesi subay kökenliydi ve Bavyeranın soylu aillelerinin başında geliyordu. Çocukluğunun ailesini katı disiplini altında geçtiği tahmin ediliyor. Asker kökenli bir aileden gelmesi yüzünden disiplinli bir hayat yaşayan Orff, bu düzeni sadece işlerini planlamada değil kendi iç dünyasında da kullandı. Sırf konsantrasyonu bozulmasın diye hayatını Münihte geçirdiği Bach Derneğini yönettiği 1930 yılından öldüğü 1982 yılına kadar geçen 52 yıl boyunca Münih´ten ayrılmadığı sanılmaktadır. Orff geleneklerine çok bağlıydı öyle ki onu bir müzisyen değil de bir katolik rahibi olarak düşünmek mümkündü. Catulli Carmina´da ünlü Romalı şair Catallus´un kendi hayatını anlatmaktadır. Catallus´un yazdığı şiirlerden Luventus adlı bir gençle eşcinsel ilişki yaşadığı anlaşılıyor. Koyu dindar olduğu sanılan bestecinin yer yer müstehcenlik içeren bu metni bestelemesi kiliseyi küplere bindirmiştir. İlginç olan Trionfo di Afrodite´nin de eski Roma ve Yunan şairlerinin metinlerinden bestelenmiş ve Orff´a uymayacak kadar müstehcen olmasıdır. Yine söylentilere göre kilise içinde kilise karşıtı temalar bulunan yapıtların bestelenmesine göz yummamış ve Orff´u afaroz etmiştir. Her ne kadar bu bir söylentiden ileri gitmemişse de katı kuralları olan kilisenin böyle bir tepki verebileceğini düşünmek pek de yanlış sayılamaz. Eski çağların müziğini günümüz müziği ile birleştiren Orff Carmina Burana´da orkestrayı insan sesini desteklemek amacıyla kullanmıştır. Carmina Burana 8 Haziran 1937 yılında Frankfurt´ta gerçekleşen ilk seslendirilişinde büyük ilgi uyandırdı. Hatta bu başarı bazı eleştirmenleri öyle kızdırdı ki bu eserin ciddi bir eser olmadığını ileri sürdüler. Orff´un hayatından bir başka bölümü de atlamadan geçmemek gerkir. 30´lu yıllar bir başka Alman´ı da tarih sahnesine çıkarmıştır. Nasyonal sosyalizmi savunan Hitler´e göre ülkede herşey Alman olmak zorundaydı, hatta müzik bile. Hitler uzun bir süre Almanya´nın ve Alman vatandaşlarının gözünde bir simge oldu. Buna Carl Orff´da dâhildi. Bu hayranlığın asker kökenli bir aileden gelmesine mi yoksa duyulan hayranlığın karşılıklı olmasından mı kaynaklandığı bilinmiyor. Bilinen gerçek Hitler´in severek dinlediği bestecilerden birinin Richard Wagner diğerinin CarlOrff olduğudur.