ERDİNÇ SANDALCI


ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR

Kayseri’de bulunmam dolayısıyla o formaya uzun seneler hizmet etmiş bir futbolcu olarak önceki gün KAYSERİSPOR - SİVASSPOR arasında oynanan maçı seyretmek fırsatını buldum...


Kayseri’de bulunmam dolayısıyla o formaya uzun seneler hizmet etmiş bir futbolcu olarak önceki gün KAYSERİSPOR - SİVASSPOR arasında oynanan maçı seyretmek fırsatını buldum...

Gönlüm tabiki Kayserispor’un galip gelmesinden yanaydı.. Puan cetvelindeki bulunduğu konum, kendi saha ve seyircisinin önünde oynamanın vermiş olduğu avantaj ve de  maç öncesi futbolumuzda ilk kez bir hanımefendinin Kayserispor Başkanlığına aday olması ve seçilmesinin futbolcular üzerinde yaratacağı psikolojik güç,  pozitif bir moral motivasyonu düşüncesinden de hareketle maçın ibresinin Kayserispor lehine olacağı kanaati uyandırmıştı her nedense bende.. Ama ne gezer..!

Maçın başlamasıyla birlikte oyuna ağırlığını koyan taraf Sivasspordu.. Tribünde takımları hiç tanımayan biri, ev sahibi takımın Sivasspor, deplasmanda oynayan takımında Kayserispor olduğunu sanırdı.. Maçın ilk 15. dakikasından sonra sahaya hakim olup, ağırlığını hissettiren hızlı, çabuk, çevik yaratıcı ve vurucu özellikli oyuncularıyla Kayserispor savunmasını hem derin pas ve ver kaçlarla , hem de oyunu kanatlara yayarak sağlı sollu ataklarla hallaç pamuğu gibi atıp , kendilerine sık sık gol pozisyonları yaratıyorlardı.. Ne tekim 30 uncu dakikaya geldiğimizde Sivasspor’un ofsayt gerekçesiyle atmış olduğu sayılmayan gölün hemen 1 dakika sonraki atağında gelen Sivasspor’un golü takımın gücüne güç katarken, Kayserispor takımının ise direncini kırmıştı..

Bu dakikadan sonra sahada oynayan Sivasspor, seyreden ise Kayserispordu. .İlk yarının son 15. dakikası içerisinde Sivassporlu futbolcular yakaladıkları yüzde yüz gol pozisyonlarından yararlanamadılar.. Üçü direkten döndü, birini de yakın mesafeden gole dönüştüremediler. .Son vuruşlarda biraz  şanslı ve becerikli olsalardı ilk yarıyı Kayserispor hiç beklemediği bir sonuçla kapatacaktı ki, devrenin bitimine 1dakika kala , bir kontratak sonucu sürpriz gölüyle devreyi ( 1- 1 ) lik skorla kapatıyordu..

Kayserisporlu futbolcular için hayatı önem taşıyan bir maçta " kazanmak adına " güçlü rakipleri karşısında hiç bir varlık gösterememiş olması , Sivassporun ikinci yarıda maçı farklı şekilde kazanacağı yönünde yeşil ışık yakıyordu.. Ben tecrübeli bir Sporcu ve teknik adam olarak bu ışığı önceden görüp, maçın gidişatını da doğru okuyarak, Sivasspor’un maçı farklı kazanacağını düşünerek ikinci yarıyı  üzülmemek adına seyretmeyip ayrıldım...

Sonuç tahmin ettiğim gibi Sivasspor lehine farklı bitmişti..

Takım oyununu bilincini,  güzel oyun sanatıyla birleştirip, kolektif bir bütünlük içinde ideal futboldan örnekler veren Sivassporlu futbolcuları ve tecrübeli hocaları Rıza Çalımbayı  kutluyorum...

Kayserispor’a gelince ; savunması ağır, şaşkın ve çaresiz, orta sahası oyunu şekillendirecek yaratıcı, vurucu, üretken olmayan  lider oyuncudan yoksun, kanatları kırık, gol umudunu Adobayer ve Umuda bağlamışlar. Onlarda geriden destek görmeyince gol noktalarından uzak yerlerde tecrübesiz tay gibi amaçsız koşup durdular..

Görünen odur ki, zorlu bir dönemece giriyorlar.. Hiç bir şey imkansız ve Umutsuz değildir.. Yöneticiler ivedilikle sporcularıyla bir araya gelip, varsa sorunlarına içtenlikle eğilip biran önce çözüm getirmelilerdir.

Çünkü, ikinci yarı maçlarının kış koşullarında zorlu ve her maçın final havasında geçeceğini ve de içerde kaybedilen her puanın gelecekte kendilerine nelere mal olacağının hesabını şimdiden iyi yapmalıdır.. Ancak bundan sonraki maçlarını içerde ve dışarıda " kazanmak adına " mücadele gücünü , temposunu, istek, arzu ve azmini diğer rakiplerinin üzerinde tutması şartıyla.. Çünkü , bu kavramlar kazanmak adına mucizevi karışımlardır.. Yoksa Çanlar sizin için çalabilir...

Dostluğun önemli görevlerinden biri de uyarmaktır. Surçi lisan ettiysek affola.. Yeri geldiğinde dost acıda söyler, tatlı da....