Osman Aydoğan


Çanakkale Savaşında Avusturyalı bir şehide: Anna Schwarz

Çanakkale’de şehitlikte bir mezar taşı


Çanakkale Savaşında Avusturyalı bir şehide: Anna Schwarz

Geçen sene aylık ‘’Düşünce ve Tarih’’ dergisinin Eylül 2019 tarih ve 48. numaralı nüshasında araştırmacı yazar İsmail Tosun Saral’ın ‘’Anna Schwarz. Nam-ı Diğer Ordu Hemşiresi. Alman Madam Erika’’ başlıklı güzel bir makalesi yayınlandı. Böylesine güzel bir çalışmanın kaybolmaması için bugünkü yazımı bu makaleye ayırıyorum… Yazının geniş bir özetini sunuyorum. Ancak ara başlıklar, ifade şekli ve italik yazılar bana ait.

Anna Schwarz. Nam-ı Diğer Ordu Hemşiresi. Alman Madam Erika

Çanakkale’de şehitlikte bir mezar taşı

Halk arasında ve bugün resmi kayıtlarda “Alman Hemşire Madam Erika’nın Mezarı” olarak bilinen Tabip Binbaşı Ragıp Bey’in eşinin mezarı Eceabat Yalova Köyü şehitliğinde bulunmakta ve çevre halkı ayrıca bu mezara gerçek ismi “Anna”yı andıracak şekilde, belki de Alman olmasından dolayı, “Ana Hatun’un Mezarı” da demektedir.’’

Mezar taşındaki yanlışlıklar silsilesi

Bu mezarın dış duvarına hatalı ve kötü bir Türkçeyle “Yaralı Türk askerlerini tedavi ederken top mermisi ile hayatını kaybeden Doktor Yüzbaşı Ragıp Bey’in refikası hemşire. 26 Eylül 1915” yazılı bir kitabe bulunuyor. Mezarın dış duvarındaki bu yazının fotoğrafını yazımın sonunda veriyorum…

Oysa ölen ne Ragıp Bey’dir, ne de Ragıp Bey’in rütbesi yüzbaşıdır. “Tabip Yüzbaşı” yerine “Doktor Yüzbaşı” yazılması da ayrı bir gaflettir.

Mezar taşının üzerinde ise şu ifade bulunur: ”İfa-yı vazife esnasında top mermisi ile terk-i hayat eden Madam Doktor Ragıp Bey’in hâb-gâh-ı ebedisi 4 Kânunuevvel 1331’’ Yazımın sonunda mezarın fotoğrafını veriyorum. Ancak taş mezar üzerinde yatay olarak durduğu için bu yazı fotoğrafta okunmuyor.

Hâlbuki hicri ‘’4 Kânunuevvel 1331’’ tarihi, miladi 17 Aralık 1915 tarihine denk gelir. Mezar dış duvarında yazdığı gibi 26 Eylül 1915 tarihi değil…

Mezarın dış duvarında yazılı olan “Refika= eş, hayat arkadaşı” sözcüğü halk arasındaki söylenme şekli ile zamanla “Erika” haline dönüşür ve Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı’nın kayıtlarında da “Madam Erika” olarak yanlış şekilde yerini alır.  

Hemşire Anna Schwarz

Hemşire Bayan Ragıp, ‘’Graf Friedrich von Hochberg’’ ismindeki Alman Sağlık Hizmetleri Misyonu Sahra Hastanesinde gönüllü hemşire olarak çalışıyordu.

İngilizler yarımadadan kaçmalarından birkaç gün önceden topçu ateşiyle Türk mevzilerini vurmaya başlarlar. Bu bombardıman sırasında Sahra Hastanesine de top mermileri düşer ve Başhekim Ragıp Bey’in eşi ordu hemşiresi Bayan Ragıp da şehit düşer…

Osmanlı Hilal-i Ahmer Başkan Yardımcısı Dr. Besim Ömer (Prof. Dr. Akalın) Paşa hastanenin bombalanmasını 18 Aralık 1915 günü Uluslararası Kızı Haç Komitesi nezdinde protesto ederek hemşire hanımın adını “Rabia” olarak bildirir…  

Hacettepe Üniversitesi Araştırma Görevlisi Dr. Emre Saral’ın Avusturya arşivinde yaptığı araştırma sırasında “Budapesti Hirlap” ve “Neues Wiener Journal” gazetelerinin 25 Ocak 1916 nüshalarında konu ile ilgili iki yazı bularak Çanakkale Kara Savaşları konusunda çok iyi araştırmaları olan gazeteci Sayın Yetkin İşcen’e vermesiyle mezarda yatanın gerçek kimliği belirlenir... Sonrasında da "Alman Hemşire Erika'nın kimliğini belirledik... Güzel değildi ama melek gibiydi” başlığı ile 2016 yılında makale konusu olarak kayda geçer.

Böylelikle, Sayın Dr. Emre Saral’ın bulduğu gazete haberinden yola çıkarak aslında Dr. Ragıp Bey’in eşinin Alman olmadığı, Avusturyalı ve Viyana’nın Liesing köyünden olduğu, adının da Ragıba, Rabia veya Erika olmayıp “Anna Schwarz olduğu belirlenir.

Dr. Ragıp kimdir?

1881 yılında Selanik yakınlarındaki Nevrekop’da doğan Dr. Hasan Ragıp Bey’in hayatı cephelerde geçer. Trablusgarb, Balkan Harbi, Büyük Savaş ve İstiklâl Mücadelesine katılır. 3’ncü rütbeden Alman Demir Salip Nişanı, Avusturya-Macaristan Franz Josef nişanı ve İstiklal madalyası ile onurlandırılır.

Soyadı kanunu çıktığında “Erensel” soyadını alır. 1927-1937 yılları arasında TC Devlet Demiryolları Sıhhıye Müfettişi olarak çalışır. Bektaşî olan Ragıp Bey uzun yıllar Atatürk’ün özel hekimliğini yapar. Atatürk‘ün çok sevdiği yakın arkadaşlarından birisidir… Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın özel doktoru iken 6 Ocak 1953’de bir kalp krizi sonucu Ankara’da hayata gözlerini yumar…  

Avusturyalı Gazeteci Georg Bittner’in anlatımıyla Anna Scwarz’ın şehadeti

Avusturyalı Gazeteci Georg Bittner uzun yıllar bir muamma olarak kalan ilginç olaya söz konusu haberinde açıklık getirir:

“Biz misafirler bu mahfelde hazırlanan portatif sahra karyolalarında uyuyacaktık. Gece, çekiç darbeleri beni rahatsız etti. Sabah kalktığımda penceremin önünde yeni yapılmış ve üstüne haç işlenmiş bir tabut gördüm. İngilizler önceki gün bir hastaneyi donanma ateşi ile vurmuşlar ve orada çalışan bir gönüllü hemşireyi şehit etmişler. Penceremin önünde gördüğüm tabut onun tabutu idi.”

Daha sonra Bittner gazetesine yolladığı yazıda gerçeği gün yüzüne çıkarır: (Georg Bittner, “Avrupa ve Asya Arasında” Neues Wiener Journal, Salı, 25 Ocak 1916)  

“Havanlarımız İngilizlerin yarımadadan kaçmalarından birkaç gün önce onların siperlerine müthiş bir ateş açmışlardı. Bu ateşe misilleme olarak İngilizler 'Graf Friedrich von Hochberg Sağlık Hizmetleri Misyonu Sahra Hastanesi'ne ateş açtılar. Bu ateş esnasında Türk Başhekimi Ragıp Bey’in Viyana yakınlarında bir köy olan Liesing doğumlu eşi ordu hemşiresi Anna Schwarz da şehit düştü.

O Viyana yakınlarında bulunan Liesing köyündendi. Adı Anna Schwarz’dı. Türk doktor bana hayatının romanını bütün acı-tatlı iniş çıkışlarıyla bir doğuluya has bir şekilde, içten olarak anlattı. Bu acı-tatlı anılar bir Avrupalının anılarından daha hissi idi. Eşini savaştan 9 yıl önce İstanbul’da tanımıştı. Bu cesur kadın Balkan savaşında Bulgar cephesinde Kızılay Hemşiresi olarak görev yapmış, birçok Türk kadın ve çocukla birlikte Bulgarlara esir düşmüştü. Bu esarette yüzlerce muhtaç kişiye bir yardım meleği olmuştu. Ayrıca Bulgarlar bir Avusturya vatandaşı olması nedeniyle ona saygı duymuşlardı. Gelibolu kara muharebeleri başlayınca derhal gönüllü olarak başvurdu. Önce Tekirdağ’da bir hastanede görev yaptı. Kocası Müşir von Sanders’in karargâhına atanınca da kocasına yakın olmak için Yalova’da bulunan hastaneye nakil oldu.''

Başhekim Ragıp Bey şöyle anlattı; 'Hemşireler önceleri rüzgâra açık bir alanda çadırlarda kaldılar. Bu nedenle daha sonra da bir tepenin ardına yerleştirildiler. Ancak, bu yeni yerin de düşman ateşine doğrudan açık olduğunu gördüm. Ekselans Von Sanders’den eşim ve diğer hemşireler için daha korunaklı bir mekân yapılması hususunu istirham ettim. Ne var ki Ekselans von Sanders bu isteğimi uygun görmedi. Kendi ellerim ve imkânlarımla hemşirelerin kaldığı mekân üzerine kocaman bir kızıl Haç işareti yaptım. İngilizlerin bu Kızıl Haç işaretine saygı duyacaklarını düşünmüştüm. Çünkü Kızılay işareti onlara bir mana ifade etmiyordu. İngilizlerin top ateşi başlamadan önce karım çadırından dışarı bir şey almak için çıkmış olmalı ki bir top mermisi onu buldu. Sağ bacağını kalçasından kopardı, anında öldü. Vücudunda başka yara bere görülmedi.' Doktor bir an için gözyaşlarını sildi. 'Karım zengin değildi. Fakat benim için bir melekti.' Vatanından uzakta ölen bu Avusturyalı hakkında başka hiç bir kimseden hiçbir şey duymadım. Avusturya-Macaristan askerlerinin onun mezarına çiçek bırakmış olmaları, subayların ise son dualarını yapmış olmaları muhtemeldir.”

Illustrierte Kronen Zeitung: “Bir Liesingli Gönüllü Hemşire Gelibolu’da Şehit Düştü”

Dr. Ragıp Bey’in eşi Anna Hanım’ın şehit düşmesiyle ilgili bir başka haber de Illustrierte Kronen Zeitung’da “Bir Liesingli Gönüllü Hemşire Gelibolu’da Şehit Düştü” (Eine Liesingerin als freiwillige Krankenschwester bei den Dardarrellen gefallen, Illustrierte Kronen Zeitung, 20.1.1916. s. 2, 3 ) başlığı ile yer alır:

İngilizlerin ve Fransızların Gelibolu yarımadasından atılmasıyla sonuçlanan görkemli Çanakkale Muharebelerinde özverili hayır işini yerine getirirken son muharebelerin birinde bir Türk Başhekiminin karısı olan Liesingli Anna Schwarz şehit düştü. Çanakkale cephesinde 5’nci Ordu'ya atanan kocası Başhekim Dr. Ragıp Bey yanında gönüllü hemşire idi. Bakımına verilen yaralı ve hasta askerlere yorgunluk belirtisi göstermeden bakmanın özverili sorumluluğunu üstlenmişti.

17 Aralıkta çalıştığı hastane İngilizler tarafından bombalandı ve bir şarapnel parçası hemşireye isabet etti. Yaralanma ölümcül oldu. Mesleğinin kurbanı hemşire, anavatanından uzakta olağan dışı bir merasimle Türk toprağına gömüldü.

Başhekim refikası Anna Ragıp Liesing’de doğdu. Babası bir fabrika işçisiydi. Babası ve annesi erken öldüler. Kızlık soyadı Schwarz olan Anna onbir yaşında hem yetim hem de öksüz kaldı. Bu nedenle akrabaları onu yanına aldılar. Liesing Mahallesi Sarg Gasse’de (Günümüzde Viyana Liesing’de Sarggasse hala duruyor ve Karl Sarggasse olarak geçiyor.) 3 numaralı evde oturan Franz ve Franziska Heinz bu yetim ve öksüz çocuğu evlatlık olarak aldılar. Kendisi de bir fabrika işçisi olan Bay Heinz zengin olmasa da yavrucağa sevgi dolu bir ev sundu. Anna Schwarz ilkokula ve sonrada halk okuluna devam etti. Okul bittikten sonra bir zengin ailenin yanına oda hizmetçisi olarak girdi. On yıl önce aile İstanbul’a taşındı. Anna Schwarz işinden ayrılmadı ve Türk başşehrinde işvereninin geniş çevresini gördü. İstanbul’da yakında karısı olacağı cesur bir adamın gönlünü fethedeceği hiç aklına gelmemişti. İşvereni İstanbul’da büyük bir evde oturuyor ve birçok misafir ağırlıyordu. Bu misafirlerden birisi de Askerî Tabip Dr. Ragıp Bey’di. Dr. Ragıp ziyaretlerini daha sık yapmaya başladı ve ziyaretlerini güzel Avusturyalı oda hizmetçisi kız için yaptığını asla saklamadı. Bir süre sonra Anna Schwarz hanımla evlenmek istediğini beyan etti ve isteği kabul edildi. Düğün Schwarz Hanımın İstanbul’a geldiği aynı yıl içinde yapıldı. Kaderinin bu dönemecinde Anna Ragıp Liesing’deki kendisini büyüten ailesine nişan ve düğün haberini sevinçle duyurdu. İstanbul’dan yolladığı sayısız mektuplarda daima kocasının ne kadar bir muhteşem ve güzel bir insan olduğunu, onu taparcasına sevdiğini, onun yanında kendisini dünyanın en mutlu kadını olarak gördüğünü yazdı. Hayatın zorluklarıyla daha genç yaşta tanışan Bayan Dr. Ragıp kocasına sadık bir can yoldaşı oldu.

Balkan Savaşı başlayınca hemşire olarak cepheye gitti. Trakya’daki Hilal-i Ahmer hastanelerinde çalıştı. Bu hastanelerin birinde kocası Dr. Ragıp Bey’de başhekim olarak çalışıyordu. Bir gün Liesing’e bir mektup ulaştı. Bu mektupta Dr. Ragıp Bey eşinin amcası ve teyzesine üzüntü ile Anna’nın kaybolduğunu bildiriyordu. Mektup umutsuzlukla doluydu. Ama sonra başka bir mektup geldi ve Dr. Ragıp Bey bu mektubunda sevinçle karısının bulunduğunu bildiriyordu.

Türk ordusunun geri çekilişi sırasında farklı hastanelerde çalışan karı koca birbirini kaybetmişti. Yıllar boyunca Bayan Dr. Ragıp, Liesing’deki yakınları ile bağlantısını kesmedi. Bu nedenle yakınları Dr. Ragıp Bey’in terfi ettiğini, Anna’nın kocası tarafından Kızılay emrinde gönüllü hemşire olarak göreve yerleştirildiğini öğrendiler.

Günlerden bir gün Liesing’e bir mektup geldi. Bu mektupta Dr. Ragıp Bey karısının açıklı ölümünü Heinz ailesine bildiriyordu. Şeref alanında ölen karısı için Türk doktorun sade bir dille yazdığı mektubu aşağıda yayınlıyoruz. Bu mektup sadık kocasının şehit karısına olan sevgisinin en güzel anıtıdır.

Bnb. Ragıp’ın Anna Schwarz’ın şehadetini Anna Schwarz’ın amcasına haber veren mektubu:

“Sevgili Amca, Graf Hochberg’in Alman Sahra Hastanesinde gönüllü hemşire olarak çalışan zavallı karım 17 Aralık 1915 günü bir şarapnel parçası ile ölümcül bir şekilde yaralandı. Bu beklenmeyen ölüm beni o kadar çok sarstı ki yazamıyorum. Graf Hochberg’in sahra hastanesi genel karargâhtan sadece 20 dakika uzakta. Anna oradaki fedakârlık isteyen görevinden çok mutlu idi. Çünkü hep bana yakın olmak isterdi. Bombanın patlamasını duyduğum anda onun yanına atla gittim. Ama artık o yoktu. Zavallı karımın acı çekmeden ölmüş olması tek tesellimdir. Bunun dışında yeri doldurulamaz acı kaybımdan dolayı sonsuz üzüntü duyuyorum. Onu çok seviyordum. Bana çok güzel şeyler öğretti, yetiştirdi ona çok minnettarım. Oh zavallı Annam! Niçin benden böyle acı vererek ayrıldın?

Sevgili Amca, Yasımı daha iyi anlatamadığım için lütfen beni bağışlayınız. Zavallı Anna, tam mesut olacağı sırada benden çok kötü bir şekilde ayrıldı. İki ay önce binbaşı rütbesine yükseltildim. Ben sadece onu sevdim ve onu mesut etmek istedim.

Maalesef! Sevgili Amca, Çok ağlamak istiyorum. Belki gözyaşlarım acımı biraz hafifletir. Benim zavallı Anna’mın cenaze töreninde birçok kişi hazır bulundu. Askerî şerefle gömüldü. Almanlar, Avusturyalılar, Türkler hep hazır bulundular. Hatta bir askerî bando da vardı. Cenaze törenine ekselans Müşir Liman von Sanders Paşa da katıldı. Türk subaylar İstanbul’a çelenk siparişi verdiler. Mezarına 15 çelenk kondu. Mezarını mermerden yaptıracağım. Etrafına demir parmaklık koyacağım. Benim zavallı karımın ölmesi yazık, gerçekten çok yazık! Zengin değildi, fakir de değildi. Ne var ki çok asil bir kalbi vardı. Sadece insanların iyiliğini düşünürdü. Beni her hususta yetiştirdi. Güneş artık benim için parlamıyor sevgili Amca! Ben acı kaybımı ve zavallı sevgili Anna’mı unutamıyorum. Allaha ısmarladık benim sevgili Amcam, İnşallah Liesing’te görüşürüz. Lütfen benim en içten gelen üzüntülerimiz bütün herkese iletiniz.

Sizin Dr. Ragıbınız. Çanakkale Cephesinde 5’nci Ordu Başhekimi.”

Anna Schwarz hakkındaki Türk yazarlarının yanlış bilgileri

İbrahim Karahan isimli bir yazar ‘’Erica Ana Çanakkale'nin Beyaz Meleği’’ (C Planı Yayınevi, 2016) isimli bir kitap yazar. Bu kitapta da İbrahim Karahan hiç ama hiç  Anna Schwarz’dan bahsetmez. Hep Erica diye bahseder. Yazar Anna Scwarz’ı Alman vatandaşı yapıp hiç adından bahsetmeksizin baştan sona ‘’Erica’’ olarak anlatır. Dr. Ragıp’ı Almanya’ya göndererek, Dr. Ragıp ile –kendi ifadesiyle- Erica’yı Almanya’da tanıştırır. Yetim ve öksüz Anna Scwarz’ı anneli babalı biri olarak tanıtır. Kitap bir roman olarak kurgudur ancak arka plan olarak kullandığı tarih Anna Schwarz hakkında tamamen yanlış ve temelsiz bilgilerle doludur…

Bu yanlışlık burada da kalmaz… Gazeteci Yılmaz Özdil, 18 Mart 2017 tarihinde Sözcü Gazetesinde ‘’Çanakkale’’ başlıklı bir makale yazar ve bu makalesinde bu konuyu işler. Ancak Yılmaz Özdil de, makalesinde Anna Scwarz’ı Alman vatandaşı yapıp hiç adından bahsetmeksizin baştan sona ‘’Erica’’ olarak anlatır. Yılmaz Özdil de Dr. Ragıp’ı Almanya’ya göndererek, Dr. Ragıp ile –kendi ifadesiyle- Erica’yı Almanya’da tanıştırır. Yetim ve öksüz Anna Scwarz’ı anneli babalı biri olarak tanıtır. Yılmaz Özdil’in makalesi de baştan sona yanlış bilgilerle doludur. Yılmaz Özdil yazısında kaynak göstermez ama muhtemel ki bu bilgileri İbrahim Karahan’ın yukarıda bahsettiğim ‘’Erica Ana Çanakkale'nin Beyaz Meleği’’ isimli kitabından almıştır. Yılmaz Özdil’in makalesinin bağlantısını yazımın sonunda veriyorum…

Ve bir dua

Makalenin yazarı İsmail Tosun Saral yazısını ‘’Yüce Allah hepsinden razı olsun!’’ duasıyla bitiriyordu.

Evet, Yüce Allah hepsinden razı olsun! Amin!