Osman Aydoğan


Çanakkale... Ah! Çanakkale...


Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında (3 Kasım 1914 ? 9 Ocak 1916 ) Gelibolu Yarımadası´nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. 18 Mart 1915 tarihi İngiliz ve Fransız filolarının Çanakkale Boğazını denizden geçmek için yaptıkları saldırılarda mevcudiyetlerinin %35´ni kaybedip geri çekilmek zorunda kaldıkları gündür. Müteakiben İtilaf devletleri 25 Nisan 1915 tarihinde kara harekâtına başlarlar. Bu taarruzları da Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk)´ün emrindeki birlikleri etkin ve dâhiyane kullanması sonucu 09 Ocak 1916´da hüsranla sona erer. Bu muharebelerde İtilaf devletlerinin denizde yenildikleri bizim zafer kazandığımız gün olan 18 Mart günü 27 Haziran 2002 tarihinde 4768 sayılı kanunla 18 Mart Şehitler günü olarak kabul edilmiştir. Ancak bu düzenleme ile Çanakkale Zaferi, bu zaferin kahramanları ve özellikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk gölgede bırakılmak, unutturulmak istenmiştir. Sanki bugün hüzün ve matem günüdür. Bu cefakâr millete hak ettiği bir bir zaferi kutlamak çok görülmüştür. Çanakkale Muharebeleri her savaş gibi ardında kan, ölüm ve gözyaşı bıraktı. En iyimser rakamlarla 213.000 Türk şehit oldu. İtilaf kuvvetinden de 215.000 asker öldü. Bu savaştaki toplam insan kaybı 428.000 kişidir. Türk ordusunun Balkan Savaşı´nda zedelenen ve hatta yok olmaya yüz tutan prestiji kurtarıldı. Ordu ve millet, bu zaferin getirdiği moralle kurtuluş savaşına girebildi. Çanakkale Muharebeleri, Mustafa Kemal (Atatürk) gibi askerî bir dâhiyi yarattı, Birinci Dünya Harbi´nin bitiminden hemen sonra başlayacak olan Milli Mücadele´nin bu eşsiz liderini Türk ulusuna kazandırdı. Bu muharebelerin zaferle sonuçlanmasında şu üç unsurun olmazsa olmaz katkıları olmuştur. Birinci sırada; tabii ki Mustafa Kemal Atatürk´ün bu zaferde olan tartışılmaz katkısı ve askerî dehası? İkinci sırada; hırsı ve tecrübesizliği ile tüm bir harbin kaybedilmesine ve bir imparatorluğun batmasına sebebiyet vermesine rağmen Balkan bozgunundan sonra Osmanlı Ordusunu yeniden eğiten ve donatan Enver Paşa? Üçüncü sırada ise; eserleriyle, özellikle Türk edebiyatının sahnelenen ilk tiyatro eseri olan "Vatan Yahut Silistre" eseriyle Türk insanına yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarını aşılayan Namık Kemal olmuştur. İşte bu nedenledir ki üniversite talebeleri, lise talebeleri bu savaşa gönüllü olarak katılmışlardır. Çanakkale Savaşları sonucunda batılılar müttefikleri Rusya´ya yardım edemediler. Böylece mahsur kalan Çarlık Rusyası, içerden çöktü, kanlı bir rejim değişikliği oldu. Anzak asker ve komutanları, Çanakkale´de yiğitçe döğüşen Türklerin hem asker, hem de insancıl yönlerini yakından izleme fırsatını buldular. O günlerde oluşan bu dostluk atmosferi hala sürmekte. Çanakkale´de Türk ulusu, binlerce okumuş ve aydınını da kaybetti. Kesin olmayan tahmini rakamlara göre, 100.000´den fazla öğretmen, mülkiyeli, tıbbiyeli ve Türk ocaklarında yetişmiş okur-yazar yitirildi. Bu kayıpların olumsuz etkileri, savaş sırasında olduğu kadar, daha sonra da fazlasıyla hissedildi. Nitekim, 1923´te Cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk´ün başlattığı devrimler ve bunların paralelinde girişilen reformların kitlelere yaygınlaştırılıp mal edilmesinde, hayli sıkıntılar çekildi. Ancak Çanakkale Muharebelerinde en çok sıkıntıyı cepheye asker gönderen ve onların cepheden dönmelerini bekleyen anneler, babalar, henüz duvağını çıkarmış gelinler, çocuklar, nişanlılar çekti. Kendisinde tarih bilinci gelişmemiş bizden bir zat ?´Gallipoli´´ isimli bir film yapar. Bu filminde Yeni Zelanda ve Avustralyalı anneleri, gelinleri, çocukları anlatır, bizim Mehmetçiklerin bir tanesinin dahi geride bıraktıkları annesine, yavuklusuna, eşine, çocuğuna yer vermeden. Filmi izleyince hayıflanıyor insan, neden yurdumuzu işgale gelen Yeni Zelanda ve Avustralyalı askerlere karşı yurdumuzu kahramanca savunduk diye. Hani söz vardı ya; ?ben sana filmci olamazsın demedim, adam olamazsın dedim´´ diye? Bu yazıda Çanakkale Muharebelerinde cephede savaşan askerlere ve bu kahraman askerlerin geride bıraktıkları nişanlılarının, henüz duvağını çıkarmış eşlerinin, annelerinin, babalarının ve yavrularının hikâyelerine yer verilmiştir. Unutkan toplumuz ya biz; bu çilekeş insanları unutmayalım diye? Bu yurdun, bu vatanın, bu özgürlüğün, bu bağımsızlığın kolay kazanılmadığını her daim aklımızda tutalım diye? Bu isimsiz, adsız kahramanları unutmayalım diye? Burada yer verilen hikâyeler Balıkesir´li araştırmacı Aydın Ayhan´ın ?Çanakkale... Ah! Çanakkale´ isimli araştırmasından alınmıştır. Biraz uzun? Ama okunmaya değer diye düşünüyorum? Bu kahramanlar, bu aziz, bu cefakâr insanlar unutulmasın diye. Hani Çiçero derdi ya; ?´ölmüşleri yaşatan, yaşayanların bellekleridir.´´ Bugün, resmi olarak 18 Mart Şehitler Günü... Ancak gerçekte 18 Mart Çanakkale Zeferi günü... Bu günde bu zaferi bu millete armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimizi rahmetle ve şükranla anıyorum.