Osman Aydoğan


Caligula (8)


Mahkemede sorgu esnasında kendinden emin olan General Lukullus, her birinin öyküsü kitlelerin kanlarına mal olmuş zaferlerini sayıp dökmeye başlar. Sonuçtan hiç kuşku duymamaktadır. Anlattığı her bir zaferi, onu sonsuzluğa ve ölümsüzlüğe bir adım daha yaklaştıracak, öldü diye bir ?´hiç´´ olma yazgısından da bir adım daha uzaklaştıracaktır. Mahkemede ilk dinlenilen dört kişi ülkelerindeki insanları öldürdüğü ve ülkelerini parçalaması nedeniyle Lukullus´u suçlarlar. Ancak Lukullus bütün bunları ülkesi için, Roma için yaptığını söyler ve zaferlerini anlatır. Fakat Lukullus´un hiç beklemediği bir şey olur. Anlattığı her zaferinin ardından, yüzlerindeki umursamazlık ifadesi hiç değişmeyen mahkeme heyetinin ağzından koro halinde tek bir karar çıkar: ?Onunla birlikte hiçliğe gitsin!? (Ins Nichts mit ihm!) General Lukullus dehşete kapılmıştır. Roma´yı görkeminin doruklarına taşımış onca zafer karşısında mahkeme nasıl bunca kayıtsız kalabilir? Mahkemede tanıklar da dinlenmektedir. Tanıklardan ikisi aşçısı ve çiftçisidir. Aşçısı Lukullus´un çok iyi yemek yaptığını söyler. Çiftçisi ise, generalin savaşlarından birini anlatırken şöyle der: ?Hatta General Lukullus, Anadolu´ya yaptığı seferinden dönüşünde Roma´ya bir de kiraz ağacı fidanı getirmişti. Kiraz ağaçlarımız ondan sonra oldu?? (Görüldüğü gibi Kiraz ağaçları tüm Avrupa´ya Anadolu´dan yayılmıştır!...) Bu söz üzerine yargıçlar birden canlanırlar. Tanığa sözünü yineletirler. Ne yani, General Lukullus, o savaşından dönerken Roma´ya bir de canlı mı getirmiştir? Canlı kiraz ağacı fidanının Roma´ya getirilmesi, General Lukullus´un zaferlerle dolu hayatının kayda değer ve insanca tek sevabı olarak tutanaklara geçirilir? Ancak Lukullus´un Anadolu´dan getirttiği kiraz ağacı dışında her şey onun karşısındadır bir de aşçısının söylediği gibi iyi yemek pişirme ile ilgili deneyimi vardır. Mahkemenin sonunda Lukullus ?´hiçliğe´´ mahkûm edilir... Eserde Lukullus´un şahsında kastedilen ister Hitler olsun, ister vehmedilen Stalin olsun, eserde anlatılmak istenilen; insana, cana, canlıya, duyguya, ruha, hisse, hayata ve yaşama dokunamayan bütün diktatörlerin, bütün politikacıların, bütün yöneticilerin, bütün insanların, kısaca bütün bedbahtların akıbetinin ?´hiçliğe´´ mahkûm olduğudur...