Osman Aydoğan


Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti


10 Kasım 2017 tarihinde ?´Pusudaki suikast´´ başlığı altında kısaca şunları yazmıştım: Son yıllarda bütün Batılı düşünürler Avrupa´nın 5´inci yüzyılda girdiği Orta Çağ gibi Ortadoğu´nun da bu yüzyılda kendi Orta Çağına girdiklerini iddia ederek 1618 ile 1648 yılları arasında Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı ve temelinde bir Protestan-Katolik mücadelesi yatan mezhep savaşları dizisi gibi Ortadoğu´nun da bir otuz yıl sürecek mezhep savaşlarına girmekte olduğunu yazmaktadır. Bütün Batılı gazeteler Ortadoğu´nun 1914 Birinci Dünya Harbi öncesi şartları yaşadığını yazmaktadırlar. Tabii ki yüzde yüzlük bir benzeme değil. O dönem dünyanın süper gücü Britanya´nın yerini bugün ABD almıştır. Almanya ve Rusya Birinci Dünya Savaşı arifesinde aynı bugün olduğu gibi yükselen devletler olarak ortaya çıkmıştır. Osmanlı´nın yerini Türkiye Cumhuriyeti almıştır. Günümüz Dünyasında da tıpkı Birinci Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi yükselen popülist milliyetçilik, ırkçılık, ABD´de yeni Trump politikası, Avrupa´nın iç kavgaları, Rusya´nın yükselen imparatorluğu var... Günümüz Ortadoğu´sunda ise; mezhep ve vekâlet savaşları, Irak, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Suriye, PYD/YPG, İŞİD, Hamas, Hizbullah, Müslüman Kardeşler, Ilımlı İslam, Lübnan gibi çok karmaşık sorunları var? Detayı bırakıp daha kabaca bakacak olursak; tüm Ortadoğu´da arkasında ABD ve Mısır´ın bulunduğu Suudi Arabistan ile arkasında Rusya ve Suriye´nin bulunduğu İran´ın yani Sünni ? Şii gruplaşması var? Birinci Dünya savaşında muharebe sahası Avrupa kıtası iken bugün muharebe sahası olarak mamur Avrupa mahvolmasın diye Ortadoğu seçilmiştir. Bu muharebe sahasında ise; ayılar inlerinde (ABD, AB, Rusya), vekil muharip güçler tetikte (Suudi Arabistan, İran) ve Franz Ferdinand suikastı ise pusuda beklemektedir. Montaigne bir denemesinde; ?´Adamın biri, zaten karanlıktan korkarmış. Bir gün büyük bir hangarda elindeki mumla tek başına kalmış. O an o kadar korkmuş ki elindeki mumu üfleyivermiş´´ derdi. Elde kalan son mumu da üfleyerek tüm Ortadoğu´nun kopkoyu bir karanlığa gömülmesini sağlayacak bir Franz Ferdinand suikastı ise pusuda beklemektedir. Türkiye´nin bekâsı böylesi bir karanlığın dışında kalmasını gerektirir ama? Bu ?´ama´´dan sonra söylenecek de çok şey var ama? Allah sonumuzu hayır etsin! *** İşte 10 Kasım 2017 tarihinde ?´Pusudaki suikast´´ başlığı altında yazdığım yazım özetle bu şekildeydi? Henüz Suriye Harekâtı başlamamıştı... Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarihin ders alınmadığı için birebir tekerrür ettiğini söylerdi. Yani ?´Tarih´´in kötü bir huyu vardı: Hep kendisini tekrar ederdi? Bu sözü teyid edercesine İbn-i Haldun o müthiş eseri Mukaddime´sinde: ?Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.? derdi. Bu konuda Georg Wilhelm Friedrich Hegel; ?´Bütün tarihsel olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir´´ diyerek tarihin hep tekerrür ettiğini ifade ederdi. Karl Marx da tarihin tekerrür ettiğini teyid ederek Hegel´e cevap verircesine şöyle derdi: ?´Evet bütün tarihsel olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Ancak; birincisinde trajedi, ikincisinde komedi olarak?´´ Bu kadar uzun yazmamın sebebi aşağıda vereceğim Mehmet Akif Ersoy´un ?´Safahat´´ında yer alan ?´Hakkın Sesi´´ isimli şiirini daha iyi anlamanız... Bu şiir Birinci Dünya Savaşı´ndan bir yıl önce (1913) yazılmıştır? Osmanlı Balkan Savaşının içindedir? Mehmet Akif bu şiirinde toplumun içinde bulunduğu durumu anlatır. Bir görün bakalım tarih ne kadar da birebir tekerrür ediyor: