Osman Aydoğan


Bir sabiyyenin ?´Gözyaşları´´ (4)


Evlilikleri devam eder. Cismen İzmir´de ruhen İstanbul´da ?´evli bir dul´´ olarak bir hayat yaşar. Bir çocukları daha olur. Sonra, ?Babam belki de, Mehmet Ali´nin ilk eşiyle olan münasebetini kesmek için, bizi zaruri gurbete, İzmir´e göndermiştir? diyerek teselli bulur. Ama gerçeğin böyle olup olmadığını hiçbir zaman öğrenemez. Ve devam eder İhsan Hanım anlatmaya: ?Bir babanın evladının kötülüğünü isteyeceğine asla inanmadım. Yüreğimi alev gibi yakmaya başlayan Aspasya meselesini zihnimden uzaklaştırmaya çalışarak hayatıma tutunmaya, sanatın vicdanında huzur bulmaya çalışıyordum. O sonbahar günü, İzmir´in kavakları yaprağını dökerken, benim de ümitlerim onlarla beraber topraklara eleniyordu.? İşte o zaman yazar İhsan Raif Hanım o gönül telimizi tir tir titreten şarkının güftesini. Bu şiir çaresiz bir genç kadının yakarışıdır, başına gelenlere sessiz isyanıdır, içten haykırışıdır: Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime Titrerim mücrim (suçlu) gibi baktıkça istikbalime Perde-i zulmet (karanlık perdesi) çekilmiş korkarım ikbalime Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime... (İhsan Raif Hanım bu kendi şiirini Suzinak makamında besteler. Daha sonra da bu şiir Kemânî Serkis Efendi tarafından da Nihâvend makamında bestelenir. İhsan Raif Hanım´ın erken vefatı ile kendi bestesi unutulmuş, Serkis Efendi´nin bildiğimiz bestesi yaygınlaşmıştır.) O günlerde İstanbul´da kalan kız kardeşi Belkis´e yazdığı mektupta şu ifadeleri kullanır: ?´Yaşadığı denizdeki kayadan koparılmış midye gibiyim. Sağır duvarlara hitap etmekten bıktım. Duvarlara attığım yumruklardan ellerim parçalandı. Her şeye rağmen, hayata tutunmak için çırpınan ümit kuşumun kanatlarını kırmamaya çalışarak yaşıyorum. Saadet ülkesine giden bir yolun olduğuna ve bir gün onu bulma inancımı kaybetmemek için çırpınıyorum. Bugün dört yılını dolduran gurbet hayatım, dört asır gibi geliyor bana. Zamanın geçtiğini çocuklarımdan anlıyorum.´´ ?´Gözyaşları´´ adlı kitabında yer alan ?´Ağlarım´´ isimli şiiri İhsan Raif Hanım´ın o günlerindeki ağlayışlarının dile şahidi gibidir: Neden gülmesin gül gibi yüzler; Niçin ağlasın o güzel gözler, Niye sevgiye sevimsiz sözler, Söylenir diye şaşar ağlarım. Şu gördüğümüz rengârenk, çiçek, Sevdalı bülbül, arı, kelebek, Yekdiğerini bırakıp gidecek: Vefasızlığa bakar ağlarım. Solmasın dersin sümbülüm, gülüm; Yâri elinden alacak ölüm; Bütün dünyayı inletse ünüm; Çaresizlikten coşar ağlarım. Neş´e gizlenir çöker bir melal; Her vücud, her şey mahkûm zülal; Son nefese kadar tükenmez cidal, Tükenmez derdim sayar ağlarım. Aklım ermiyor of, ne haldir bu! Yaşamak için dert, mihnet kaygu; Bir zevke bedel bin acı duygu; Duygusuz felek sorar ağlarım. Zalimler ceza görmeli elbet. Mazlumlar niçin çeksinler zahmet? Hak çiğneniyor, nedir bu hikmet? Haksızlıklara yanar ağlarım. Yine kitaba ismini veren ?´Gözyaşları´´ isimli şiiri o günlerde dökülen gözyaşlarını anlatır gibiydi: Firari bahardan, aşık hazandan, Cu-yi dile ma´kes nay-i hicrandan, Nagme-yi sevdadan, bu-yi figandan Serpildi melalin elmas taşları. Sarardı baharın payinda eylul; Titredi emeller, umidler ma´lul; Döküldü uzanmış zanbaga melul Nergis-i ademin har gözyaşları. ?´Hırçın´´ isimli şiiri de bu mutsuz evliliğinin dile gelmiş haliydi sanki: Bir cananım var gayet hıyanet, Yaramaz hırçın etmez inayet, Kendi kendinden eder şikâyet, Bekleyedursun gönül vefayı. Sevmek isterim yanımdan kaçar, Uzak durursam ateşler saçar, Sitem sözlerle dilde derd acar, Fakat arttırdı gönül sevdayı. Eziyet etmek en büyük zevki; Muazzeb görmek neş´esi, şevki; Şeytanlıkta hiç bulunmaz fevki, Meşke başladı gönül cefayı. Sevdirebilmek hayli emektir, Gücendim git, der, gel sev demektir; Merakı uzup lütf eylemektir, Onsuz bulamaz gönül sefayı. ?´Genç Günler´´ bu dönemimde aşkı nasıl yaşadığını anlatırdı: Ey, genç kanı gibi kaynayan pınar! Ey, altına yatıp kaldığım çınar! Söyledikçe hala yüreğim oynar, Gölgende okudum kitab-ı aşkı. Ey, kumrulu bahçem, sümbüllü bağım! Ey, bülbüllü derem, mineli dağım! Sizinle geçti en güzel çağım, Orada dinledim rubab-ı aşkı. Muhabbet bağında kendimden geçtim, Ateşler içinde bir lale seçtim, Yandı yüreğiyim, kanarak içtim; Kızıl dudağından serab-ı aşkı. ?´Bu Sevdadan Geçersin´´ şiirini de muhtemeldir ki kocasına Aspava´sı için yazmıştı: Niçin beni yan bakışla süzersin? Sözlerime neden dudak bükersin? Bugün sever, yarın belki üzersin Gel üzülme, bu sevdadan geçersin. Sevsen de hoş, sevmesen de sen beni, Ben vahşiyim, hiç sevdirtmem kendimi; Bu halimle incitirim ben seni; İncinmeden bu sevdadan geçersin. Bülbül gibi âşık olma her güle; Vefasızdır, gül inanmaz, bülbüle; Çünkü şakır lalelere, sümbüle; Sümbül gibi aşkın solar geçersin.