Osman Aydoğan


Bir depremin anatomisi!


Önceki gün, 12 Kasım 2017 günü saat 21.18´de Irak´ın Süleymaniye kenti yakınlarında 7.3 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Irak ve İran´da ilk belirlemelere göre 335 kişi öldü, 2500´den fazla kişi de yaralandı. Deprem, Türkiye´nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde birçok şehir ile birlikte İran, Suriye, Kuveyt, Azerbaycan ve Birleşik Arap Emirlikleri ülkelerinde de hissedildi. Depremin meydana geldiği fay hattının bir ucu, Türkiye´ye kadar ilerliyor. Hint Okyanusu´ndan gelip Arap Yarımadası´nda ikiye ayrılan fayın bir ucu, İran topraklarından geçip Doğu Anadolu Bölgesi´nin ortasına kadar ulaşıyor. Geçmişte de Türkiye´de benzer büyüklükte depremler olmuştu; 1939 Erzincan, 1941 Reşadiye, 1942 Erbaa, 1944 Bolu, 1967 Adapazarı, 1999 Gölcük ve Kaynaşlı depremleri gibi? Bu depremler yaşandığında ne yazık ki ülkemizde depremin sebep ve sonuçları pek tartışılmaz. Sadece birkaç müteahhit suçlanır, göstermelik olarak tutuklanır sonra da serbest bırakılır? Bu depremlerin toplumumuzun düşün dünyasına bir etkisi olmaz; fıtrattır denilir, kaderdir denilir, takdiri ilahidir denilir geçilir? Bir depremden sonra nasıl bir tartışma yaşandığını göstermek açısından Irak´ta meydana gelen deprem de bana tarihteki en yıkıcı depremlerden birisi olan ve ?´Büyük Lizbon Depremi´´ diye anılan 1755 yılında Portekiz´in başkenti Lizbon´da meydana gelen depremi hatırlattı. 1 Kasım 1755 günü saat 9.40´ta Portekiz´in başkenti Lizbon´da meydana gelen ve tarihteki en yıkıcı depremlerden birisi olan bu deprem esnasında 60.000 ile 100.000 arasında tahmin edilen insan ölür. Depremi bir de tsunami ve kentin pek çok yerinde başlayan yangınlar takip eder. O dönemde Avrupa´nın en büyük dördüncü şehri olan Lizbon´un neredeyse tüm yerleşim alanları kullanılmaz hale gelir. Bu deprem tarihte ?´Büyük Lizbon Depremi´´ olarak anılır. Bu deprem İspanya ve Fas´ı da büyük ölçüde tahrip eder. Bu deprem Portekiz´i son derece olumsuz bir şekilde etkiler. Portekiz´de politik tansiyon yükselir, ekonomi çöker ve zaten gerileyen koloni imparatorluğunun 18. yüzyılda büyük ölçüde yıkılmasına yol açar. Jeologlar, Büyük Lizbon Depremi´nin Atlas Okyanusu´nda Cabo de São Vicente´den 200 km batıda meydana gelmiş 9 Richter ölçeğinde olduğunu tahmin etmektedirler. Büyük Lizbon Depremi; yol açtığı bu maddi yıkımının yanında, Avrupa tarihinde hem teolojik hem felsefi hem de doğa bilimleri açısından bir dönüm noktasını da ifade eder. Rene Descartes ve Baruch Spinoza ile beraber rasyonalizmin 17. yüzyıldaki en büyük savunucularından biri olan Alman matematikçi ve filozof Gottfried Wilhelm Leibniz´in iddia ettiği ?´dünyanın yaşanılacak en güzel yer olduğu´´, ?´Tanrı´nın bütün kötülüklere rağmen en iyi Tanrı olduğu´´ ve ?´dünyada ki her şey olanaklı olanın en iyisi´´ inancı (Leibniz´in optimizmi) büyük yara alır. Çünkü bu deprem, fazlasıyla Katolik´in yaşadığı Lizbon´da, dini bir bayramın yaşandığı gün gerçekleşmiştir. Portekizli ilahiyatçılar Tanrısal öfkenin nedenini araştırmak için bir kurul bile toplarlar ve sonuçta bu deprem için ?Takdir-i İlahidir´´ derler. Ve devam ederler; ?Bunlar itikadımızı sınamak için? Eğer bunca acıya rağmen inancımızı yitirmezsek, ahrette mükafatımız büyük olacak.? Bu fikirler Avrupa´nın düşünce yapısını derinden etkileyerek Avrupa düşünce tarihini kökten değiştirir. Eğer depremler Tanrı tarafından gönderilen cezalar değilseler, onları araştırmak, incelemek ve hatta anlamak mümkün olabilirdi. Bu nedenle Lizbon depreminin araştırılması girişimi yer bilimlerinin doğuşu olarak kabul edilir? Voltaire mahlasını kullanan, Fransız devrimi ve Aydınlanma hareketine büyük katkısı olan Fransız yazar ve filozof François Marie Arouet yaşanan felaket sonrası yaşanan acılara kutsal kılıflar dikilmemesini söyleyerek bu fikirleri absürd olarak gördüğünü açıklar... Ve der ki Voltaire: "Bu yaşadıklarımızın tanrısal adaletle bir ilgisi yoktur. Yaşadığımız tamamen bir doğa olayıdır." Bu açıklama, tutucu çevreleri ayağa kaldırır her zaman ve her devirde olduğu gibi? Voltaire dinci tepkilere rağmen, inançla savunur depremin fiziksel nedenlerini...