Osman Aydoğan


BİR DEPREMİN ANATOMİSİ (2)


Ve Voltaire bu Büyük Lizbon Depremi için bir de şiir yazar: "Poeme sur le desastre de Lisbonne" (Lizbon Felaketi Şiiri) Ve bu şiir; Voltaire´nin, Leibnitz´in felsefesini eleştirdiği ?´Candide´´ (Oda Yayınları, 2010) isimli eserinin girişi diye adlandırılır? Konu dışı ama Candide´´de bizimle ilgili şöyle bir bölüm vardır: Romanın kahramanı çıktığı uzun yolculuğun son demlerinde İstanbul´a varır ve bilge bir dervişe hayatın anlamını sorar. Şu cevabı alır dervişten: "Sana ne be adam? Bu senin işin mi ki?" Roman kahramanız pes etmez, üsteler: "Ama efendim? Dünyada bu kadar acı ve sefalet var. Bütün bunlar neden oluyor?" Ancak bilge dervişin cevabı bize umut vermez: "İyilik olmuş, kötülük olmuş, bundan ne çıkar? Padişahımız Mısır´a bir gemi yolladığı zaman içindeki sıçanların rahatını düşünüyor mu?" Neyse, konuyu dağıtmadan gelelim Voltaire´nin ?´Lizbon Felaketi Şiiri´´ne: (şiir uzun ama burada bir bölümü) ?Bu kurban yığınını, kanlar içinde yatan bu çocukları gördüğünüzde şöyle diyecek misiniz: ?Tanrı cezalandırdı. Ölmeleri, suçlarının bedelidir.´ Bu çocuklar hangi suçu işlemiştir?? Tartışmaya sürekli Voltaire´e laf yetiştiren Fransız filozofu Jean Jacques Rousseau da katılır ve Voltaire´e bir mektup yazarak şunu söyler: ?Tanrı´nın iyiliğine inanmak gerek. İnsanın çektiği acılar, kendi hatalarının neticesidir.? Jean Jacques Rousseau daha da ileri giderek şunu söyler: "Yaşadığımız acıların nedeni sadece jeolojik değildir. İnsanları deprem değil, yoksulluk öldürüyor". Çünkü depremde ölenler sadece yoksullardı. Varlıklıların binalarına bir şey olmadığına, onların canı daha iyi korunduğuna, tedavileri daha çabuk yapıldığına, buna karşın depremin gazabı sadece yıkık dökük evlerde perişan yaşayanları vurduğuna göre acıların nedeni başka bir şey olmalıydı. İşte o "başka şey", insanlar arasındaki eşitsizlikti. Jean Jacques Rousseau´ya göre sebep gibi çare de ne teolojide ne jeolojideydi. Sebep de çare de "Sosyoloji"de aranmalıydı. İşte böyle ortaya çıkar Jean-Jacques Rousseau´nun ?´İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine Konuşma´´ (Say Yayınları / Düşünce Dizisi, 2001) isimli kitabı? Rousseau´nun; insanlar arasındaki eşitsizliğin doğal bir olgu olup olmadığını, uygarlaşmanın bir insan topluluğu için zorunlu olup olmadığını sorguladığı ve ilkel topluluklardan devletli topluluklara, hukuk düzenine geçişi ve dolayısıyla insanlar arasında ortaya çıkmış olan eşitsizliğin kaynağı üzerine önemli fikirler içeren bir uygarlık eleştirisi olarak da kabul edilen bu kitabı doğuştan edindiğimiz zekâ ve beden eşitsizliğinin ötesinde, sonradan edindiğimiz eşitsizlikleri de tartışmaya açar. Rousseau bu kitabında; insanlığın altın çağını yerleşik düzene geçmesiyle, toprak ve madenleri işlemesini öğrenmesiyle yitirdiğini, "iş bölümü" ve "özel mülkiyet"in uygarlaşma sürecini daha başından sakatladığını ve bütün bunların insanlar arasındaki eşitsizliğin temeli olduğunu iddia eder. Rousseau´ya göre uygarlık alanında atılan her adım, eşitsizlik alanında atılan bir adımdır. Ona göre uygarlık gelişir, uygarlığın gelişmesine paralel olarak mülkiyet anlayışı değişir. Mülkiyet anlayışının değişimi, insanların doğal durumdan kopmasına neden olur ve neticesinde eşitsizlik doğar.