Osman Aydoğan


Bilmemek bilmekten iyidir. Düşünmeden yaşayalım Mârâ (3)


Osmanlı, hiçbir İslam ülkesine karşı Batı ile ittifaka girmezken, Osmanlıya öykünenler 21. yüzyılda Afganistan´a, Irak´a, Libya´ya ve Suriye´ye karşı yapılan Haçlı Seferlerine eşbaşkanlık yapmışlardır. Hatta Haçlı Ordularının sağ salim evlerine dönmeleri için duacı bile olmuşlardır. (Burada geçen ?´Haçlı seferi´´ tabiri bana ait değil, bu tabiri bizzat Üçüncü Haçlı Seferi Kumandanı Richard the Lionheart, pardon Onuncu Haçlı Seferi Kumandanı George Bush söylemişti.) (Ayrıca: 1095-1270 yılları arasında yapılan dokuz Haçlı Seferinde Haçlı Ordularına hiçbir Müslüman ülke yardım etmedi? Bu dokuz Haçlı Seferine karşı koyanlar, onları hezimete uğratanlar Türk´tüler. Bu onuncu Haçlı Seferine ise tarihin bir cilvesi olarak en büyük desteği sağlayan ise kendilerini herkesten daha iyi Müslüman olduklarını iddia edenlerin yönetimindeki Kılıç Arslan´ların torunları olan Müslüman Türkiye olmuştur...) Bunlar mı Osmalının evladı olacak? Dedim ya bu zihniyetle bunlar ne Osmanlının ne de Fatih´in tırnağı dahi olamazlar. Peki bunlar tırnağı dahi olmadıkları halde neden sürekli Osmanlıya öykünürler, sürekli Osmanlı ile övünürler ve sürekli Osmanlıyı dile getirirler bilir misiniz? Çünkü bugün için övünülecek bir şeyi olmayanlar hep düne sığınırlar. Bugün için edebi, felsefi, sanatsal, maddi ve manevi bir birikimi olmayanlar, bugünü iyi geçmeyenler teselliyi dünde, geçmişlerinde ve atalarında bulurlar. Giderler içeride ve dışarıda düşmanlar, öcüler yaratırlar... ?´Bugünün en acı hüznü dünün sevinçlerinin yâd edilmesidir´´ derdi Halil Cibran. İngiliz tarihçi ve yazar Eric John Ernest Hobsbawm´ın ?´Tarih Üzerine´´ isimli güzel bir kitabı var. (Agora Kitaplığı, 2009) Hobsbawm bu kitabında dünün, geçmişin ve tarihin nasıl kötüye kullanıldığını ve nasıl istismar edildiğini şöyle anlatır (s. 6-7): ?Nasıl haşhaş, eroin müptelalığının hammaddesiyse tarih de milliyetçi, etnik ya da fundamentalist ideolojilerin hammaddesidir. Geçmiş bu ideolojilerin asli öğelerinden birisi, belki de asli öğesidir. Eğer amaca uygun bir geçmiş yoksa böyle bir geçmiş her zaman için yeniden icat edilebilir. (...) Geçmiş, meşrulaştırır. Geçmiş, övünülecek fazla bir şeyi olmayan şimdiki zamana daha şerefli bir arka plan sunar (...). Bizim, genel olarak tarihsel olgulara karşı bir sorumluluğumuz bulunduğu gibi, özelde tarihin siyasal-ideolojik açıdan istismar edilmesini eleştirmek gibi bir görevimiz de var.? Hobsbawm hiçbir yoruma yer vermeyecek kadar açık ve net söylemiş. Ben yine sözü Halil Cibran´a bırakacağım. Derdi ki Cibran: ?´Dün bir rüya, yarınsa bir hayaldir. Rüyayı mutlu, hayali umutlu yapan bugündür. Bugüne iyi bak.´´ Bugüne iyi bakamayanlar, bugünü iyi olmayanlar, stratejik bir sığlığın girdabına kapılanlar, değerli bir yalnızlığın kuyusuna düşenler, bugün için övünülecek bir şeyi olmayanlar, bugün için edebi, felsefi, sanatsal, maddi ve manevi bir birikimi olmayanlar, bugünü iyi geçmeyenler ve tek sermayesi din olanlar bir aciz gibi, bir meczup gibi gider gider düne sığınırlar. Dünleri yoksa da sığınılacak bir dün yaratırlar. Bu nedenle de giderler ´´şanlı tarihimiz´´ diye anlamadıkları ve de layık olmadıkları tarihe sarılırlar, giderler kusurlarını ortaya döküyorlar diye basına, aydınlara ve bilim adamlarına saldırırlar... Haçlı Ordularına eşbaşkanlık yaparlar... Bu denenle bu coğrafyada dost yaratacaklarına içeride ve dışarıda düşman yaratırlar... Yazıma yine Halil Cibran´ın sözünü tekrarlayarak son vermek istiyorum: ?´Bugünün en acı hüznü dünün sevinçlerinin yâd edilmesidir.´´ Bundan dolayıdır ki yapabildikleri sadece dünün sevinçlerini yâd etmektir. Muktedirler için bugünün en acı hüznü budur... Ancak bu konu muktedirlerin sorunudur.... Ama bizler gelin yazımın başında verdiğim Asaf Hâled Çelebi´nin Mârâ isimli şirinin girişinde söylediği gibi yapalım: ´´Bilmemek bilmekten iyidir. Düşünmeden yaşayalım Mârâ.´´