Osman Aydoğan


Bilmediğimiz bir sefer: 1532 Viyana Seferi (2)


Sultan Süleyman, Yurisiç´le yüz yüze yaptığı bir görüşmede, gösterilen mukavemete duyduğu hayranlık dolayısıyla kentin sembolik olarak teslimiyle dahi yetinebileceğini bildirir. On yeniçeri kalenin en yüksek burcuna Türk bayrağı çekecekler, bunlardan başka hiçbir Türk kente girmeyecekti. Yurisiç bu öneriyi seve seve kabul eder, zira savunmayı yürütenlerin yarısı ya ölmüş ya da yaralanmıştı, cephane bitmişti, kenti bir gün daha elde tutmak olanaksızdı. Diğer bir adı Güns olan Köszeg kenti, kurtulduğu günün anısını hala korumaktadır. Kentte her gün saat 11´de kilise çanları çalar, çünkü 30 Ağustos 1532´de Sultan Süleyman, tam bu saatte ordusuna hareket emri vermiştir.´´ Bu noktada Macar tümgeneral bana itiraz etmişti... ?´Bu mümkün değil´´ demişti... ?´Bizde kiliseler her gün değil sadece pazar günleri çanlarını çalar´´ demişti? Ben de kendisine ?´Evet haklısınız, sadece sizde değil tüm dünyada kiliseler pazar günleri çan çalar. Ancak Közseg kenti kilisesi bu kurtuluşun anısına her gün saat 11´de çalar.´´ Bir süre sonra tümgeneral yanımdan ayrıldı... Beş dakika sonra geri geldi... Bana demişti ki; ?´haklıymışsınız efendim. Közseg kenti Belediye Başkanını aradım. Bu konuyu sordum. Meğer Közseg´de kilise her gün saat 11´da çanlarını çalarmış?´´ Sultan Süleyman, Közseg´den ayrıldıktan sonra Viyana üzerine yürümez, çünkü Niklas Yurisiç´in kendisini oyaladığı üç hafta içerisinde, beklediği Ordu orada toplanmıştı. Gerçi sayıca Türk ordusunun yarısı kadar bile güçlü değildi, ama buna karşılık iyi bir topçuya sahipti, üstelik Sultanın Tuna yoluyla taşınan topları da Estergon´a takılıp kalmıştı. Bu ağır toplar olmaksızın müstahkem hiçbir kent alınamazdı. Bunun böyle olduğu Közseg önünde görülmüştü. Aynı durum dönüş yolunda da görüldü; Viyana´nın Neustadt´ı o kadar iyi korunuyordu ki, Türkler saldırıya geçmeyi denemediler bile; Hartberg ile Graz´ın da önünden geçtiler, Marburg´da (Maribor) saldırı girişiminde bulundularsa da başarı kazanamadılar. Buna rağmen Sultan, İstanbul´a vardığı 18 Kasımda büyük bir zafer şenliği yaptırdı? İşte 1532 seferinde anlatmak istediğim iki ayrıntıdan birisi bu Köszeg kuşatması idi? Anlatmak istediğim 1532 seferindeki ikinci ayrıntı ise Purbach´lı Türkün hikâyesidir; Purbach, Neusiedler gölünün batı kıyısında, o zamanki adı Feketevaroş olan bir kasabadır. 1532 Seferi sırasında diğer bağcı köyler gibi Türklerin saldırısına uğramıştı. Köylüler Türkler gelmeden köyü terk ederler? Gelen yeniçerilerden birisi bir evin mahzenine girer, orada bir fıçı içerisinde şarabı görür, sonra da oturup kana kana şarap içer... Sonra da mahzende sızıp kalır... Sızıp kalınca da arkadaşlarının köyden gittiklerinin farkına varmaz? Ayılınca da köye geri dönen köylüleri görür. Korkusundan bir bacanın içine saklanır. Ocakta ateş yakılınca da dumandan boğulmamak için yukarı tırmanır. Böylece bacaya kadar çıkar, orada etrafa bakınırken görülür. Sonra da köylüler bu yeniçeriyi yakalarlar. Purbachlılar onu asmaya falan kalkmazlar?Aksine vaftiz edilerek dinini değiştirmesini ve yanaşma olarak kasabada kalmasını önerirler.. O da kabul eder? Sonunda yörenin nefis şarapları bir yandan, Purbach´ın kızları öbür yandan verdiği bu karardan asla pişman olmamasını sağlarlar. Daha sonra da kızlardan biri ile evlenince, kaynatası onun taştan bir büstünü yaptırır. Bu heykel onu başında sarığı ile bacadan etrafı gözlediği andaki halini gösteriyor... Bizzat kendi çektiğim bu heykelin fotoğrafı da yazımın sonunda veriyorum. Bu bir köy efsanesi olabilir, taşlaşmış Türk belki de kimsenin tasviri değil de, sadece bir direniş figürü de olabilir? 1532 yılındaki gibi kendileri açısından geçerli felaketleri savuşturmuş olmayı da simgeliyor olabilir. Gerçek olan bu öykünün bir hayli allanmış pullanmış olarak hala anlatılıyor olmasıdır. Hatta ilkokul çocuklarının okuduğu masal kitabı halinde de halen Avusturya´da satılır. Bu kitabın kapak fotoğrafını da yazımın sonunda veriyorum.. Bu köyde (Purbach) yeniçerinin yakalandığı ev halen olduğu gibi duruyor... Yeniçerinin şarap içtiği mahzen de lokanta haline getirilmiş. . Burada ikram edilen şaraplar da özel olarak üretilmiş ?´Purbacher Türke´´ (Purbachlı Türk) ismindedir. Köyde o günden bu yana halen şarap üretilmektedir. Şarap köyün tek geçim kaynağıdır. Ailemle beraber bu köye ilk geldiğimde bu evde mahzende yemek yiyoruz. Her masada küçük bir el broşürü var... Broşür bu olayı kısaca anlatıyor. Broşürün sonunda ?´Köyde eğer badem gözlü birisini görürseniz bilin ki bu Türkü hatırlatıyor´´ diye bir cümle vardı. ?´Badem gözlü´´ Almanca ?´Mandelaugen´´ demekti... Bize hizmet eden çok hoş zarif bir genç kadın garson vardı. Çağırdım, bilmiyormuş gibi ?´Mandelaugen´´ ne demek diye sordum. Kadın benim gözlerimi göstererek ?´senin gözlerin gibi´´ demişti?