Osman Aydoğan


Ben buralarda yokken! (6)


İngiltere´den de dönerken Viyana´ya uğrayıp Mozart´ı ziyaret ettim? Türk olduğumu da öğrenince ?´ ?Saraydan Kız Kaçırma´ (Die Entführung aus dem Serail) operamı sizinkiler hep yanlış anlıyorlar. Operamda geçen ?Selim Paşa´dır, Padişah Selim değil, mekân da Topkapı Sarayı değil, Selim Paşa´nın Akdeniz kıyısındaki yazlığıdır. Yaz da sizinkiler düzeltsinler´´ dedi bana? Mozart´ın yanından ayrılırken operasının son kıtasını seslendiriyordu: ?´Bassa Selim lebe lange! Ehre sei sein Eigentum! Seine holde Scheitel prange Voll von Jubel, voll von Ruhm.´´ (Çok yaşa Selim Paşa! Şeref onun mülkü olmalı! Onun güzel parlak tacı Şeref dolu, zafer dolu.)

***

19. yüzyıla geldim. Münich´te Bavyera Kralı II. Ludwig´i ziyaret ettim? Bana hayat hikâyesini ve Neuschwanstein Şatosunu nasıl yaptırdığını anlattı hazin hazin?

***

Tekrar Almanya´ya döndüm... Burada ziyaret etmek istediğim çok kişi vardı. Hegel´den Kant´a, Goethe´den Schopenhauer´e? Ancak vaktim de daralmıştı... Bunlardan birisini seçecektim... Ben de Goethe´yi seçtim... Onu ziyaret ettim. Gittiğimde Goethe´nin elinde Faust´u vardı. Beni görünce hemen Faust´un birinci bölümünden bir trajedi (der Tragödie Erster Teil) okumaya başladı: (Uzakta, ötede bir yerlerde, Türkiye´de halklar birbirini boğazlıyorken, pazarları ve tatil günleri savaş ve savaş çığırtkanlığı hakkında konuşmaktan daha iyi bir iş yoktur. Camın önünde durur, akan nehre ve nehirde süzülen rengârenk gemilere bakar, içkisini içer. Sonra akşam mutlu bir şekilde eve döner, barışa ve barış dolu zamanlara -kayıtsızca- şükreder. Evet komşu! Öyle olmasına izin verdin, kafaların kesilmesini, her şeyin paramparça olmasını istedin.) Ben sormadan bu şiirini neden yazdığını anlattı bana Goethe. ´´Türk olduğun için Türkiye örneğini verdim. Bu ikiyüzlü Avrupa politikacısı, şarkın halklarının etnik, dini ve mezhebi diye ayrışarak aralarında çatışma olmasını, birbirlerinin kafalarını kesmelerini ve bu şekilde her şeylerinin paramparça olmasını ister. Bu şekilde şarkta insanlar birbirini boğazlarken, Avrupalı politikacı, camın önünde durup akan nehre ve nehirde süzülen rengârenk gemilere bakıp içkisini yudumlarken savaşlardan bahsederek savaş çığırtkanlığı yapar.