Osman Aydoğan


Bakıp da görmek isteyenlere; John Berger (2)


Çocukluğunun ilk yıllarından başlayarak hep kendi kendisini gözlemlemesi, bunun gerekli olduğu öğretilmiştir ona.

Kadın, olduğu ve yaptığı her şeyi gözlemek zorundadır.

Erkeklere nasıl göründüğü, onun yaşamında başarı olarak sayılan şey açısından son derece önemlidir. Kadının kendi varlığını algılayışı, kendisi olarak bir başkası tarafından beğenilme duygusuyla tamamlanır. Erkekler kadınlara karşı belli bir tutum edinmeden önce onları gözlerler. Bu yüzden bir kadının bir erkeğe görünüşü, kendisine nasıl davranılacağını da belirler. Böylece kadının, bir eşi daha bulunmayan bu kendi kendini etkileme süreci onun kişiliğini oluşturur.

Eylemlerinin her biri ?amacı ya da dürtüsü ne olursa olsun- o kadının kendisine nasıl davranılmasını istediğini gösteren birer simgedir. Bir kadın tutup bardağı yere atarsa bu o kadının kendi kızgınlığını nasıl ele aldığını, bu yüzden başkalarından nasıl bir davranış beklediğini gösterir. Erkek aynı şeyi yaparsa bu, yalnızca onun öfkesini dışa vurmasıdır.´´

Anlatılanları şöyle özetleyebiliriz: Erkekler davrandıkları gibi, kadınlarsa göründükleri gibidirler. Erkekler kadınları seyrederler. Kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler. Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır. Böylece kadın kendisini görsel bir metaya dönüştürmüş olur.

Reklam konusunda ise şunlara değinir Berger: ´´Reklamların inandırıcılığı, söylenenlerin doğruluğu, söz verilen şeylerin gerçekleşebildiğinden değil, uyandırdığı düşlerin seyirci-alıcının düşleriyle çakışmasından doğmaktadır. Yani reklam temelde gerçeğe değil, düşlere dayanmaktadır. Bunu daha iyi anlayabilmek için biraz çekicilik kavramından bahsetmek gerekir:

Çekicilik, çağımızda yaratılmış bir şeydir. Bunun nedeniyse çekiciliğin, kişisel ve toplumsal kıskançlığın ortak, yaygın bir duygu olarak ortaya çıkmasından önce yaratılamayacak olmasıdır. Sanayi toplumu, bu ortak duygunun yaratılabileceği bulunmaz bir ortamdır. Çünkü bir sanayi toplumunda birey olmak ve kişisel mutluluğun peşinde koşmak, kabul edilmiş bir haktır. Sanayi toplumunun bireyi, içinde bulunduğu durumla olmak istediği durum arasındaki çelişkiyi her gün yeniden yaşamaktadır. İşte reklamların nasıl olup da hala inanıla bilirliklerini koruduklarını anlamamıza yardım edecek şey budur.

Reklamın aslında sunduğuyla gelecek arasındaki uçurum, tüketicinin içinde bulunduğu durumla olmak istediği durum arasındaki uçurumla çakışır. Bu uçurum, reklamcılar tarafından çekicilik düşleriyle doldurulmaya çalışılır. Reklam düş üretmez. Reklamın yaptığı yalnızca, tüketiciye kıskanılır duruma henüz ulaşamadığını, ama ulaşabileceğini hatırlatmaktır.´´

??Görme Biçimleri´´ bakıp da görmek isteyenlerin okuması gereken bir kitaptır.

Bu kadar gürültü (bomba, patlama ve silah sesi) ve kirlilik (bu gürültüleri yapan ve ve bu gürültülere vesile olan insan kirliliği) arasında John Berger´i neden mi yazdım?

İki nedenle John Berger´i yazdım. Birincisi: John Berger´i 02 Ocak 2017 tarihinde 90 yaşinda kaybettik. Bir iyi insan daha atına binip gitti.. Anımsamak, anımsatmak istedim. Dünya artık daha bir hoyrat, daha bir kaba, daha bir duyarsız, daha bir ruhsuz, daha bir ıssız... Toprağı bol olsun...

Berger´i yazmamın ikinci nedeni ise günümüzdeki bu gürültüyü ve bu kirliliği anlamak... Ve bu daha önemli bir neden: 

Berger´in Türkçe yayınlanan en son kitabı ??Kıymetini Bil Herşeyin´´ (Hayata tutunma ve direnişe ait notlar) ismindedir. (Metis Yayıncılık, İstanbul, 2009)  Bu kitapta Peter Üstünov´un bir sözüne de yer verirdi Berger; ??Terör yoksulların savaşıdır, savaş ise zenginlerin terörüdür.´´ Bugün Afganistan´a Irak´a ve Suriye´ye baktığımızda Peter Üstünov´un ne demek istediğini ve oralarda neler olup bittiğini daha iyi anlarız... Bu kitapta da güzel bir sözü var Berger´in; ??Galiplerin ömrü kısa olur, mağlupların ise hayal edilemeyecek kadar uzun.´´ Günümüzde kendilerini ?´galip´´ sananların üzerinde çok iyi düşünmesi gereken bir sözdür bu söz.

İnsan ruhuna dokunmayı başarmış nadir yazarlarda biridir Berger. Kendisini ve ruhunu tamamlayabilmek için okuyanlardansanız şayet, asla vaz geçilmemesi gereken bir yazardır Berger. Berger´ı okumak hayatı bambaşka bir gözle görmek demektir. Berger´i şimdiye kadar tanımamışsanız tanışma vaktidir derim.

Ve Berger´e ait günümüzde bizleri anlatan bir sözle son veriyorum yazıma:

´´Hayır, hapishane bir mecaz değil, hapsedilmişliğimiz bir hakikat.?