Osman Aydoğan


Bağır, bağır, bağır; sabaha kadar? -2-


Munch, bu tabloyu çizgisiyle, duygusuyla var olan tüm korkuların bir temsili adına yapmıştır. Munch´un bu ekspresyonist tablosu sadece görsel değildir, sadece göze hitap etmez, bir çaresizliğin feryadı olarak ruhunuzda fırtınalar koparır, çığlıklar attırır, kimseler duymaz feryadınızı, çığlık çığlığa sanki bu evrende yapayalnızsınız duygusunu verir. Bu haliyle Munch´un ?´Çığlık´´ tablosu bir çaresizliğin feryadıdır; ağzı bir karış açık, kendi çığlığını duymamak için kulaklarını kapamış, kolu kanadı kırık bir çaresizliğin, sadece bu dünyada değil, sanki tüm bu evrende bir tek başınalığın ve çaresizliğin feryadıdır... Sanırsınız ki Munch´un tablosu bizi anlatır. Yaşadığımız tabloyu anlatır. Bir çaresizliğin feryadı olarak ruhumuzda kopan fırtınaları anlatır, içimizden attığımız ve kimseciklerin duymadığı sessiz çığlıkları anlatır. Bu haliyle Munch´un ?´Çığlık´´ tablosu bizim bir çaresizliğimizin feryadıdır. Bu tablo; ağzı bir karış açık, kendi çığlığını duymamak için kulaklarını kapamış, kolu kanadı kırık bir çaresizliğimizin feryadıdır... Munch´un tablosundaki ön planda ıstırap çeker gibi görünen figür sanki biziz ve figürün çığlığı sanki bizlerin çığlığıdır... Bu ekononik girdapta aşsız, işsiz kalanların çığlığıdır... Madenlerde canlı canlı kara toprağa gömülen insanların, çocuklarının, ana babalarınn çığlığıdır... Bir mezhep uğruna Suriye çöllerinde harcadığımız askerlerin, ailelerinin çığlığıdır... Denetimsiz, güvenliksiz yurtlarda cayır cayır, diri diri yanan kızlarımızın, analarının, babalarının çığlığıdır... Tecavüzcüsü ile evlendirilmek istenen kızlarımızın, şiddet gören, ihmal edilen kadınlarımızın çığlığıdır.