Osman Aydoğan


Atatürk´ü anlamak! (3)


Mustafa Kemal ; "... Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa´nın en önemli devletleri Türkiye´nin zararıyla, Türkiye´nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, Türkiye´nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye, varlığını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere´nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana´dan sonra Peşte ve Belgrat´ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya´da, ayni kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir." "... Bir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır. Gerçekten de Avrupa´nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. Türkiye´yi yok etmeye girişenler, Türkiye´nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylaşarak, birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. Ve bunun sonucu olarak birçok zekâlar, duygular, fikirler, Türkiye´nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneğin Türkiye´nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet Türkiye´yi ıslah etmek, Türkiye´yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle,Türkiye´nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır. Böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir." "...Oysa güç ve kuvvet, Türkiye´de ve Türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa´dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa´nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa´dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleri ile yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür." "...Bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı, ahlak bakımından da düşüyor. Durum incelenirse görülür ki, Türkiye, Doğu ´Maneviyatı´yla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. Doğu ile Batı´nın birleştiği yerde bulunduğumuz, Batı´ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asil mayamız olan Doğu Maneviyatı´ndan tamamıyla soyutlanıyoruz. Hiç şüphesizdir ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka bir sonuç beklenemez (bundan)." "... Bu düşüsün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır. Türkiye´nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkûmmuş gibi, Türkiye´yi âtıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı.´´ ?´Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. Türkiye´de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki ?Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.´ Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. ´Onlar bizi idare etsin´ diyorlardı." ... ´´Bilelim ki, ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar?´´ (*) Yukarıdaki ifadeler Atatürk´ün 6 Mart 1922 yılında Meclis´te yaptığı bir konuşmasından alınmıştır. (TBMM Gizli Celse Zabıtları Cilt-3, 6 Mart 1922, İş Bankası Kültür Yayınları, 1985)