Osman Aydoğan


Arakiyeci İbrahim Ağa Camii -3-


Gelelim bu güzel Camii´nin özelliklerine? 16. yy. mimari eseri olan bu Camiim kitabesinde belirtildiği üzere bânisi İbrahim Çavuştur. Camii giriş kapısının üstündeki on iki mısralık kitabeden Camii´nin Mimar Sinan öldükten tam dört sene sonra, 1591-92 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Cami içindeki kitabelere göre ise; kızı Ayşe, anası Emine Hatun ile oğulları Mustafa ve Halil Çavuş İbrahim Ağa´nın hayratını kuvvetlendirmek için ilave vakıflar yaptırmışlardır. 1830 yılında esaslı bir onarım görmüştür. 1985 yılında ise Vakıflar İdaresi´nin yaptığı çalışmalarda da mahfil tavan ve dikme ve kemerlerinde orijinal altın yaldızlı nakışlar bulunmuştur. Son olarak 2008 yılında İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Cami, mektep, kuyu ve sebilden meydana gelir. Taş levha ve iri dikmelerle inşa edilmiş bir duvarla çevrelenmiş, üç kapılı geniş bir avlu içindedir. Kubbesi ahşaptır. Eteklerini altın yaldızlı salkımlar süsler. 16.yy.´ın en güzel İznik işi örnekleriyle pencerelerin kemer tepelerine kadar bütün duvarlar çiniyle kaplıdır. Ahşap üstü kalem işleri caminin girişini süsler. Cami birkaç kez soyulur, panolardan yüzlerce kıymetli parça çalınır. Bazı panolar da sökülerek alınmış ve yerlerine baskı tekniğiyle yapılmış yenileri konulmuştur. Bunlardan bazıları Lizbon´daki Salazar Müzesi´ndedir. Bu camiinin bir başka özelliği daha vardır? Arakiyeci İbrahim Ağa Camii´nin avlu giriş kapısında bir zincir vardır. Bu zincirin adı da ?´Enâniyyet Zinciridir´´. ?´Enâniyyet Zinciri´´ de ne midir? Enâniyyet; Arapça "ben" anlamına gelen ?´ene´´ kelimesinden yapılmış bir masdar isimdir. Kibirli olma, kendine aşırı güvenme, övünme, gurur, hodbinlik, riya, sadece kendine taraftarlık ve Allah´ın insana ihsan ve ikram eseri olarak verdiği nimetleri sahiplenip kendine mal etmesi ve kendinden bilmesi duygusudur. Eskiden genellikle büyük camilerin avluya giriş kapısında, tepeden neredeyse kapının yarısına kadar sarkan, sağ ve sol yana açılan kalın zincirler bulunurdu. Bu zincirin böyle salınmasının sebebi insanların içeriye eğilerek zincirin altından geçmesini sağlamaktı. Böylelikle camiye giren müminler (her kim olursa olsun) enâniyyet ve benliklerini kapının dışında bırakırlar ve namazlarını bu tür duygulardan arınmış bir biçimde yani huşu ile kılarlardı. İşte bu zincirin adına da ?Enâniyyet Zinciri? denirdi. İşte bu zincir (Enâniyyet Zinciri) camiye girerken bu duygulara set çekmek içindi. Bu duyguları olan camiye girmesin, bu duygularını camiinin dışında bıraksın demektir enâniyyet zinciri? Anlayana tabi! Allah´ın Arakiyeci İbrahim Ağa gibi öyle kulları vardır ki, halk onları bilmez. Hoş, bazen kendileri de makamlarının farkında değillerdir. Her daim hulus-u kalp ile boyun büker, dua ederler. Günümüzde Allah´ın nice âdemleri de vardır ki değil enâniyyet zinciri, prangalar koysak kapıya enâniyyetlerine set çekemeyiz zaten. Ancak eskiler ´´Allah ihmal etmez, imhal (*) eder!´´ derlerdi... Onlar da bu sözdeki derin anlamı bilmez zaten...