Şöyle yıllar öncesine gitti gözlerim. Avrupa´nın Türk işçisi istediği yıllar bizim kuşakta bizden önceki kuşaklarda çok çok iyi bilir. Avrupa çalışmaya gidenlerin çilesini yokluğu sevdayı özlemi umudu işçi bulmanın kapısının önündeki kuyruklar umutla beklenen davet mektupları Avrupa´ya uyum sağlamak bir günde üç işte çalışıp ülkeden götürdükleri azıklarla bir yıl geçinmek. Ülkedekilere gönderilen üç beş kuruşla geçimlerini sağlamak. Baba yolu eş yolu bekleyen aile bireyleri temmuz ayında buluşmalar. Buluşmalar sonunda karşısındaki babanın Avrupa da çalışıp getireceği para için adeta suyu sıkılmış limona benzeyen fiziki görünümü aman baba hastamısın sözüne aşağıya eğilen kafalar. Kömür madenlerinde fabrikalarda kimyasallarla uğraşın sonunda temmuzun özlemi bunlar benim halkımın çektiği çile değimliydi? Özal´ın yanlış politikaları neticesinde Bulgaristan´dan gelen Türkler onların halini hatırladık mı? Dün bir gazetede okudum Kayseri deki Suriyeli sayısı Nevşehir ilindeki Nevşehirlilerden fazla imiş ve hızla ürüyorlar. Hastaneler toplu taşım araçları yani çok rahat kullandığımız ülkemdeki Türk halkının vergileriyle yapılmış kamu hizmetlerinde sıra bile bulmakta güçlük çekiyoruz. Bazı illerdeki Suriyelilerle Türk vatandaşlarının sık sık çatıştıklarını bile duyuyoruz. Benim halkım yıllar önce Avrupalının en pis işlerinde çalışıp üç beş kuruş biriktirmek adına sağlığı feda ettiği Bulgaristan´dan kaçıp Türkiye´ye sığınan soydaşımın huzur bulamayıp tekrar zulüme döndüğü ülkemde ayrıcalıklı bir toplum olarak zevk ve sefa içinde yaşayan Suriyelileri gördükçe içi sızlamayan Türk halkı var mı? Hadi cevap verin Türk halkı bunlardan dolayı tazıya dönerken Suriyeliler ülkemde kuzuya dönüyorlar bunlar ayrık otu gibi yakında daralan çıksın demeye ramak kalmadı mı?
