Osman Aydoğan


Almanya, acı dost! (8)


Üçüncüsü ise Suriye konusudur. Suriye´deki gelişmeler ilk iki sıradaki çatışma nedenlerinin de önüne geçmiştir. Suriye olayları Batının (ABD ve AB) ?´Ilımlı İslam´´ politikasını sonuna erdirdiği gibi, Ortadoğu´da Sünni liderliğine soyunan Türkiye´nin ABD, AB ve Almanya ile ters düşmesine, bölgedeki jeopolitik dengelerin değişmesine ve Türkiye´nin; ABD, AB ve özellikle Almanya ile çatışmasına bu yol açmıştır. Aslında bu çatışma beraberinde çok büyük bir jeopolitik sarsıntıya yol açacak gibi gözükmektedir? Suriye´deki kavganın ikinci bir temel konusu da şudur: Irak´ın kuzeyine hapsolmuş bir sözde Kürdistan´ın yaşama şansı yoktur. Suriye vasıtasıyla Akdeniz´e çıkış bulacak bir sözde Kürdistan yıllardan beridir Batının (ABD, AB, Almanya) en büyük hayalidir. Bu hayal de gerçekleşmek üzeredir. Bölgedeki bütün kavga bu hayal üzerine yapılmaktadır. 1990´lı yıllardaki Türk - Alman ilişkilerindeki sıkıntılar, yukarıda anlattığım birinici ve ikinci maddedeki nedenlere dayanan çıkar çatışmaları idi... Ancak günümüzda yaşanan sıkıntılar ise bir bir çıkar çatışmasından ziyade hem birinici hem de ikinci maddedeki nedenlerle beraber asıl olarak üçüncü maddede anlatılan Suriye nedeniyle bir jeopolitik dönüşümün öncü sarsıntıları olduğu değerlendirilmektedir. Asıl jeopolitik sarsıntının aynı nedenle Almanya´nın ardından ABD ile yaşanacağı kıymetlendirilmektedir. Şimdiye kadar çuvaldızı hep Almanlara batırdık? İğneyi kendimize batırmamız gerekirse; (gerçi bu konu ayrı bir yazı konusudur ama) kısca özetleyecek olursak da bunun ağrlıklı olarak Türkiye´nin AB normlarına göre olan eksikliği olduğu görülmektedir. AB´nin iki temel belgesi vardır. Bunlardan birincisi ?´Maastricht Kriterleri´´ diğeri ise ?´Kopenhag Kriterleri´´dir. ?´Maastricht Kriterleri´´ AB ülkelerinde serbest piyasa ekonomisin geçerli olduğu vurgulanır. ?´Kopenhag Kriterleri´´ ise demokrasi standartları, düşünce özgürlüğü ve insan hakları gibi temel AB normlarıdır ve AB üyeliğinin olmazsa olmazları koşulları olarak tanımlanır. Ne yazık ki Türkiye´nin ?´Kopenhag Kriterleri´´ni uygulamadaki isteksizliği, ülkede yaşanan AB normlarına uymayan siyasal gelişmeler, demokrasi eksikliği ve hukuk ihlalleri Türkiye ? Almanya arasındaki çatışmanın Türkiye tarafından görülen eksiklikleridir. Bir de Türkiye´nin eksikliği olarak ülkenin son yıllarda dış politika alanında izlemiş olduğu inişli çıkışlı, zik zak yapan politikalarını ve dış politik söylemlerini gösterebiliriz. Alman Sevk ve İdare Akademisi (Führungsakademie der Bundeswehr) komutanı Amiral Rudolf Lange bir masa sohbetinde bütün güvenlik politikası kitaplarında bulunan bir bilgiyi dile getirmişti; ?´Kötü bir güvenlik politikası inişli çıkışlı bir çizgi izler, iyi bir güvenlik politikası ise düz bir çizgi izler ve günlük olaylardan etkilenmez´´ Bir imparatorluk geçmişi olan Türkiye´nin dış politikada daha açık, net, daha düz ve doğru bir politika izlemesi gerekirdi. Dış politikayı iç politika ile özdeşleştirdiğinizde, bugün yapıp yarın özür dilediğinizde, sürekli çark ettiğinizde, söylemleriniz havada kaldığında uluslararası alanda güvenirliliğinizi ve saygınlığınız yitirirsiniz. Türkiye´nin son bir eksikliği olarak da ülkede olmayan aklı selimi gösterebiliriz. Zaman aklı selim zamanıdır? Ne yazık ki zamanımızda ülkemizde en az bulunan bir kavramdır aklı selim? Aklı selim ise; Türkiye´nin bölgesinde ve tüm dünyada giderek yanlızlaştığı böylesi bir zamanda, kendisiyle Tarihi ve derin ilişkilerimizin olduğu ve ülkesinde de dört milyona yakın soydaşlarımızın yaşadığı Avrupa´daki böylesi bir gücü karşımıza değil yanımıza almayı gerekli kılmaktadır. Bütün güçlüklerine rağmen bir bölgesel güç olan Türkiye 21´inci yüzyılda Avrupa güvenliğinin kilit noktasında bulunmaktadır. Almanya da Avrupa´nın ve dünyanın en büyük ülkesidir. Her iki ülke de birbirileri için çok önemlidir. Balkanlar, Karadeniz, Orta Asya, Akdeniz ve Ortadoğu bölgesindeki Almanya ve Türkiye´nin hayati çıkarları her iki ülkenin çatışmasına değil iş birliğine muhtaçtır. Bu bölgelerde stratejik iş birliği her iki ülkenin de menfaatine olacaktır. Enver Paşa´nın Morgenthau´ya söylediği gibi ?´Türkler ve Almanlar birbirilerini ihmal edemezler.´´ Neyse? Maksadım kimseyi eleştirmek, kimseye yol göstermek, kimseye akıl vermek değildir, bu zaten herkeste ve özellikle ülkeyi yönetenlerde fazlasıyla mevcuttur. Bu yazıdan aksadım mazide bir gezi yapmaktı? Mazi deyince de; mazi bana, sözlerini Necdet Rüştü Efe Tara´nın yazdığı 1928 yılında Necip Celal Andel tarafından bestelenen ilk Türk tangosunu hatırlatırdı: ?´Mazi kalbimde bir yaradır Bahtım saçlarımdan karadır Beni zaman zaman ağlatan İşte bu hazin hatıradır.´´ Benim de mazi kalbimde bir yaradır ve beni zaman zaman ağlatan işte bu hazin hatıralardır.