Osman Aydoğan


Ahmet Hâşim (12)


Bu mektup; Reşat Nuri´nin deyişiyle "mistik, uzak evliyalar diyarı", zahire deposu ve er yatağından ibaret görülen Anadolu´nun 1919 yılındaki içler acısı halini anlattır. Bu mektup; Osmanlının Anadolu´yu nasıl da ihmal ettiğini gösterir? Bu mektup; dağların başında, bozkırların ortasında terk edilmiş, yol geçmeyen, kuş uçmayan, kervan geçmeyen, yoksul, garip, mağmum, mahzun ve kavruk bir coğrafyayı ve bu coğrafyaya eşlik eden, bu coğrafyaya uyum sağlamış, bu coğrafyayla bir olmuş, bütün olmuş bu coğrafyanın mahzun ve mağmum insanlarını anlatırdı? Bazıları Mustafa Kemal Atatürk´ü, Cumhuriyeti beğenmiyorlar ya!... Bu satırlardan onlar acep ne anlarlar ki? Burada hazin olan bu sefalet içinde yaşayanların torunlarının bu sefalete sebep olanların hasretiyle yanıp tutuşuyor olmalarıdır. Şairlerin en garibi öldü Şair hastadır... Hasta yatağında yatmaktadır. Böbreklerinden rahatsızdır Hâşim. Boğazına da düşkündür ve doktorların perhizine uymaz. Ahmet Kutsi Tecer ile birlikte şairi hasta yatağında ziyarete giden Ahmet Hamdi Tanpınar, yanından ayrılmak için ayağa kalktıklarında, onun, "şairlerin en garibi öldü" diye sayıkladığını kaydederler. Bunu Abdülhak Şinasi Hisar, ?Şairin Ölümü? isimli bir yazısının ?Dört Beş Hatıra? bölümünde anlatır? Girişte bahsettiğim Hâşim´in yazı hayatındaki yarım kalmış en son şiir denemelerinden oluşan ve Dr. Sabahattin Çağın tarafından hazırlanan şiir kitabının adı da buradan gelmektedir: ?´Şairlerin en garibi öldü.´´ (Çağrı Yayınları, 2014) Abdülhak Şinasi Hisar, ?Şairin Ölümü? isimli yazısında ölüm döşeğindeki Hâşim´i ziyaretinden sonra vapurla karşıya geçerken şunları yazar: ?´Gözlerim kararıyordu ve o akşam guruba karşı vapurda dönerken garip bir eza hissiyle sandım ki Ahmet Hâşim´in bendeki hatıralarının ve hafızamdaki nazarlarının (bakışlarının) artık içimde öldüğünü duyuyordum ve içimde ölen bu şeyler bir adem (ölüm) rüzgârına tutulmuş gibi sanki beni terk ederek, sanki benliğimden havalanarak, uçarak, taşarak ve boşalarak güya rengârenk zerreler gibi bu muhite, bu sulara, bu guruba, bu manzaraya, bu havaya ve boşluğa gömülüyor, karışıyor, dağılıyor ve ben onları kaybediyorum.´´ Ve ?´şairlerin en garibi´´ 04 Haziran 1933 tarihinde vefat eder? Ve bu şekilde hüzünlü, çileli ve fırtınalı bir hayat sona erer. Ahmet Hamdi Tanpınar´ın deyimiyle "ölüm yüzünün çizgilerini hiç değiştirmemiş, sadece bütün ömrünce mahrumu olduğu bir sükûneti getirerek onu tamamlamıştır."