Osman Aydoğan


Ahmet Hâşim (11)


Mungan´a göre, Ahmet Hâşim gerçekten de pek yakışıklı bir erkek değildir, yanağında bir Halep çıbanının büyükçe bir izi vardır. Mina Urgan, kitabında Hâşim´e olan hayranlığını da şöyle ifade eder: "Gelgelelim, zekâ eksikliği çok yakışıklı bir erkeği dakikasında çirkinleştirdiği gibi, Hâşim´in gözlerinden fışkıran zekâ, onu dakikasında güzelleştirirdi." Müfettiş Ahmet Hâşim Ahmet Hâşim, o zamanki Manisa milletvekili ve birinci meclisin adalet bakanı olan Refik Şevket İnce´ye (Refik İnce: 1950 Demokrat Parti iktidarının ilk hükümetinde Milli Savunma Bakanı, Emin Çölaşan´ın anne tarafından dedesi) müfettiş olarak gönderildiği Anadolu´dan 3 Eylül 1919 tarihli bir mektup yazar. Bu mektup, Orhan Karaveli´nin ?´Sakallı Celal´´ (Doğan Kitap, 2007) (Bu sitemde ?´Sakallı Celal´´i anlatmıştım) yer alır (s.45-46). Bu mektup aynı zamanda 1997 yılı Türk Dil Kurumu yayını olan ?´Güzel Yazılar Mektuplar´´ isimli yayınının 67 ila 72 sayfalarında yer alır. Mektubun bir kısmı şöyledir: (Mektubun tamamına yazımın sonunda yer veriyorum.) ´´Ankara´da Almanya İmparatoru´nun Anadolu hastalıklarını incelemek üzere gönderdiği bir tıp heyetinin bazı büyük rütbeli üyeleriyle görüştüm... Anlamışlar ki, Anadolu Türkeri´nin karınları kurtlarla yüklü ve kanları bu kurtların salgıladığı parazitlerle dolu bulunuyor. Cinsi yakın bir yok olma ile tehdit eden bu hâlin sebebi nedir bilir misin? Beslenme eksikliği. Her ne kadar garip görünse de Anadolu Türkleri henüz ekmek yapımından bile bîhaberdir. Yedikleri mayasız bir yufkadır ki, ne olduğunu yiyenlerin midesine bir sormalı! ... İstisnasız nakil vasıtaları olan kağnı hiç şüphe yok ki taş devri keşiflerinden ve âletlerindendir. Kağnı bir araba değil, fakat hayvana yapışıp... onun kanını ve canını emen bir canavardır! ... Evlerine gelince, onlar da öyle: duvarlar yontulmamış alelâde taşların, çalı çırpının, leylek yuvasında olduğu gibi gelişi-güzel dizilmesinden hâsıl olmuştur. Anadolu külliyen temizlikten mahrumdur. Sakallı Celal´in dediği gibi, en nefis icatları yoğurt bile pislik mahsulünden başka bir şey değildir. ... Anadolu hemen baştanbaşa frengilidir. Anadoluluların güzelliği de bozulmuştur. Bir köy, bir kasaba veya bir şehrin kalabalığına bakılsa, topluca o kadar topal ve topalların o kadar muhtelif çeşidi görülür ki insan kendini eşyanın şeklini bozan dışbükey bir camla etrafa bakıyorum sanır.´´