ALİ ÖZARSLAN


AHLAKİ ÇÖKÜŞ ? 3


Günümüze geldiğimizde ise şöyle bir baktığımızda, Siyaset çökmüş, eğitim çökmüş, Ekonomi çökmüş, kültür çökmüş, Sağlık çökmüş, diyanet çökmüş. Bunlara ek olarak ahlakımızda çökmüş. Eskiden eğitimsiz, gelir düzeyi düşük, cahilliğe terkedilmiş insanlarımız tarikatların beslendiği kesimdi. Bugün ise, en üst düzeyde, askerlerin, akademisyenlerin, doktorların savcı ya da hakimlerin, gazetecilerin, iş adamlarının, yani toplumun yüz akı dememiz gereken, aydın dememiz gereken toplum kesimleri tarikatların en has savunucuları olmuşlardır.

Asıl ilginci ise, bu kesimdeki insanların, ahlak dışı davranışları ve söylemleri. Hem de utanmadan sıkılmadan. Karısını bilmem kime vereceğini söyleyenimi arasınız, bilmem kimin cariyesi olmayı isteyenler mi, (bu ahlak dışı kısmı atlamak gerekiyor. Sosyal medyada yeterince konuşuldu zaten.) ve çeşitli tarikatların yurtlarında yaşanan tecavüzler, bunları savunan siyasiler, hayvana tecavüz edenler, parklarda cinsel ilişkiye girenler?

Yol vermedin diye alenen insan öldürenler, teklifi reddetti diye sözde sevdiğini bıçaklayanlar?TV´lerde her gün benzer haberleri görmek mümkün. 

Ahlaksız davranışları sergileyen insanlara karşı nasıl bir önlem alınabilir. Cezaları artırmak ilk yol. Ama bu durumu değiştirir mi? İmam Hatip okullarının sayısını gereğinden fazla artırmak değiştirir mi? Lüks camiler yapmak, şeker yemek, kola içmek, yeni model cep telefonu sahibi olmak? Namaz kılmak? Oruç tutmak? Yeni bir araba sahibi olmak?

Ne yazık ki. Ağırlaştırılmış cezalar, yeni yasalar bu durumu değiştirmez.  Neredeyse 70 yıllık bir Amerikan projesinin sonuçlarına geldik. Toplum ahlaken çökmüş, dinli dinsiz diye ayrılmış.  Öyle ki, sosyal medyayı biraz takip ederseniz, farklı düşünen insanların birbirlerine tahammülleri kalmadığını görürsünüz. Herkes birbirine direk küfür ediyor. Bilimsel, ahlaki ve akılcı tartışma yok. Ne yazıldığının önemi de yok. Bilginin doğru ya da yanlış olduğunun önemi de yok. En çok kim küfür ederse o kazanıyor.

Bu sürece gelmemizin en önemli nedeni kuşkusuz, üretim ekonomisini çökertip, dışardan borç para ile ülke yönetmeye kalkmaktır. Ve uçak fabrikasından başlayarak büyük fabrikalarımızın yok edilmesidir. Yani ekonominin çökmesidir.

Çünkü bir toplumda kültürün, ahlakın şekillenmesi ekonominin ne kadar geliştiği ile bire bir  bağlıdır. Ekonomi iyi olursa, bireylerin geliri de iyi olur. İşsizlik minimuma iner. Toplum daha huzurlu ve güven içinde yaşar. Bu durum kültürün gelişmesi, aydınlanma, iyi eğitim demektir. Tabi ki sosyal ilişkilerin gelişmesi de iyi ahlak demektir. Çünkü üretimde insanlar, dini, ırki ya da cinsel olarak ayrılmazlar. Hepsi bir bütün ve insandır sadece. Toplumsal bir üretim yaparlar. Ahlak ta buna göre şekillenir.

Üretim yapan insanlara ne Amerika, ne PKK, ne de  Fetö, ne de tarikatlar etki edemezler. Yer bulamaz, örgütlenemezler. Ama bunun başka bir şartı da var. Ülkeyi yöneten siyasi parti, milli üretimden yana bir parti olmalı.

Ahlaki çöküşün bir diğer nedeni de, tüketim toplumu olmak. Sadece besin ya da giyecek vb. eşya değil, her şeyi tüketmeye odaklanmış bir toplum olmamız.  O zamanda kim neyi ne kadar çok tüketmiş, ne kadar lüks tüketmiş o devreye giriyor. Haberleri, dizileri de tüketiyoruz. Dini de tüketiyoruz. Yanmaz kefenler, Cinden koruyan taşlar gibi dini de tüketim toplumuna uygun şekilde yorumlayıp aslında dinden çıkıyoruz. Eskiden Allah´a dua etmek varken şimdi eşyaya dua ediyoruz. Eşyadan medet umuyoruz.  İslam´ın beş şartını yaşamak yeterli hale geliyor. Oysa ünlü bilim insanı Tesla´nın dediği gibi; ??o kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye, ahlaka ihtiyacınız olmadığını sanıyorsunuz?.